Depresyonda yanlış düşünce kalıpları
Değerli okuyucularım, Depresyon, genel bir çökkünlük durumu. Belirtileri, kendini suçlu hissetme, karamsar düşünme, devamlı üzüntülü olma, ağlama isteği, daha önceden hoşlandığı etkinliklerden eskisi gibi zevk alamama, dikkatini toplayamama, aşırı uyuma isteği ya da uykusuzluk çekme, aşırı yemek yeme isteği ya da iştahsızlık, hareketlerinde ve enerjisinde azalma. Zaman zaman bizlerde de bu belirtilerden bir veya birkaçı olabilir, bu durum önemli değildir. Ancak belirtilerin çoğu sizde mevcutsa ve bu belirtiler uzun zamandan beri devam ediyorsa o zaman, bir uzmana danışmanızda yarar var.
Depresyonun oluşmasına yol açan etkenleri şöyle sıralayabiliriz;
Kişi belli durumlara tepki olarak depresyona girebilir. Örneğin, ölüm ya da ayrılık sebebiyle sevdiğimiz birinin kaybı, iş kaybı, statü ve saygınlık kaybı gibi kayıplar sonucu kişi depresyona girebiliyor. Yapılan araştırmalara göre, anne ya da babanın çocukluk döneminde kaybedilmesi kişiyi depresyona sürükleyebiliyor.
Orta yaş dönemindeki hanımlarda da depresif durum görülme sıklığı daha çok fazla. Bu dönemde yaşamını paylaştığı çocukları evi terk etmekte, annelik rollerinde değişmeler olmakta ve bu yeni durumlara yeni uyumlar göstermesi gerekmektedir.
Bir başka önemli etken de, bazı kişilik özelliklerine sahip olan kişilerin depresyona yakalanma olasılığı daha yüksek. Bu kişiler, genelde kimseyi incitmek istemezler, ilişkilerinde aşırı verici ve fedakâr davranırlar. Sevdikleri kişilere bağımlıdırlar, sevilen kişi tarafından reddedilmeye dayanamazlar. Bu tür özellikleri olan kişi, sevgi yitimine uğradığında (bir yakının ölümü, ayrılığı, sevilen kişinin kaybı) depresif duygu durumuna girebilir.
Depresyondayken oldukça yanlı olan yorumlarımız, genellikle olumsuzdurlar. Yıllardır bana gelen vakalarda fark ettiğim şey, depresif insanların, kendileri ve çevreleri hakkında düşünürken, aynı türden hataları yapma eğiliminde olduklarıdır.
Depresyona yatkınlık oluşturan kişilik özelliklerini şöyle sıralayabiliriz;
Aşırı sorumluluk duygusu: Depresyon, aşırı sorumluluk duygusu taşıyan, aile ve arkadaş çevresinde herkesin yardımına koşmaya çalışan, her yükün altına giren kişiler depresyona daha yatkındır.
Titizlik, mükemmelliyetçilik: Kılı kırk yaran, ince eleyip sık dokuyan, el attıkları işi kusursuz yapmaya çalışan insanlar daha sık depresyona girerler. Çünkü bu insanların kafası devamlı meşguldür. Sorumluluklarını daha iyi nasıl yerine getirebileceklerini hep düşünürler. Halbuki hayatta mükemmel diye bir şey yoktur. Aşırı titiz ve mükemmelliyetçi insanlar kendilerine yüksek hedefler koyar, bunlara ulaşamayınca da hayal kırıklığına uğrarlar.
Kendinden ve başkalarından çok şey beklemek: Bazı kişiler, bilhassa bazı bayanlar çevrelerinden aşırı sevgi beklerler.
Kimi bayanların sevgi beklentileri o kadar yüksektir ki, hiçbir erkek bunu karşılayabilecek kapasiteye sahip değildir. Kimi kişiler de herkesin kendilerine duyarlı, ince davranmasını ister. Kişinin kendinden her zaman yüksek başarı beklemesi de depresyon sebeplerinden biridir.
Kimseyi incitmemeye, herkesi hoşnut etmeye çalışmak: “İyilik yaparsanız depresyona girersiniz” demiyoruz. Hayır diyememek önemli bir depresyon nedenidir. Bazı kişiler “hayır” diyemediklerinden, yapmaktan hoşlanmadıkları bir sürü işi yapmak zorunda kalırlar.
Kendine güvensizlik: Kendine güvensiz kişiler daima başarısızlıklarını görürler, geçmişte başardıkları şeyleri unuturlar. Bu kişiler genelde red edilme korkusuyla karşı cinsten uzak dururlar.
Şüphecilik, insanlara güvensizlik: Eşi tarafından aldatılma ihtimalini kafasından çıkaramayan bir adam nasıl mutlu bir yuva kurabilir? Şüpheci insanlar daha çok depresyona girerler.
Depresyondaki kişiler bazı bilişsel çarpıtmaları sık yaparlar, bu çarpıtmalar kişiyi daha çok olumsuz düşünmeye ve kendine güvensizliğe, bunalıma sürükler. Bu çarpıtmalar;
Ya hep ya da hiç biçiminde düşünme: Bu tarz düşünen kişilerin tipik zihin yapısı şu şekildedir; “Bir işi ya mükemmel tamamla veya o işe hiç başlama.” Kimi kişiler, yaptıkları ibadetin mükemmel olmasını o kadar çok isterler ki, sonunda ibadetten kopma noktasına gelirler.
Kişiselleştirme: Bir çalışan, iş yerindeki gerginliklerden kaynaklanan sert uslubu, “Beni burada istemiyorlar, işi bırakmam için rahatsız ediyorlar” diye düşünebilir. Kişi, hiç alakasının olmadığı olayları, tamamen şahsıyla ilgiliymiş gibi değerlendirir ve bu olayların olumsuz sonuçlarından kendini sorumlu tutar.
Seçici odaklanma: Kişi, yaşadığı olayların yalnızca olumsuz sonuçlarına odaklanır. Titiz bir erkek, hanımının iyi huylu sevgi dolu olduğunu görmez, ütüsü bozuk pantolonlardan yakınır. Bardağın hep boş tarafını gören biri mutlu olamaz.
Örneğin, depresyon geçirmekte olan bir üniversite öğrencisi en iyi arkadaşı ile alay edildiğini duyar ve sinirlenir; çünkü, düşüncesi “Bütün insanlar acımasız ve duyarsızdır” şeklindedir. Aslında yakın zamanda ona acımasız davranan ancak birkaç kişi olmuştur.
Olumluyu geçersiz kılmak: Bazı depresif kişiler olumlu deneyimleri daima olumsuza çevirirler. Olumlu olaylar göz ardı edilmekle kalmayıp akıllıca ve çabucak bir manevra ile karabasana çevrilebilir.
Akıl okumak: Örneğin, yolda yürürken yanınızdan bir arkadaşınız geçiyor ve “Merhaba” demiyor; çünkü derin düşünceler dalmış olduğundan sizi fark etmiyor bile. Yanlış bir kanıya varıp, “Beni görmezlikten geliyor, belik de beni artık sevmiyor” diye düşündünüz. İşte siz farkında olmayarak karşı tarafın zihnini okudunuz demektir.
Gerçekçi ve pozitif düşünebilmeniz duasıyla Allah’a emanet olunuz.
PSİKOTERAPİST KIVANÇ TIĞLI BULUT DNŞ.