HER ŞEY KONTROLÜMDE OLSUN
“Doktor, göğsümdeki ağrıların ve kalp çarpıntılarının sebebinin fiziksel değil, psikolojik olduğunu söylediğinde çok sinirlendim. Aslında bir kalp rahatsızlığımın olmadığını öğrenmenin beni sevindirmesi gerekirdi. Ama psikolojik bir durum…
Hem de hiçbir sıkıntım olmamasına rağmen ortaya çıkmış… Nasıl diyeyim… Yani kontrolü bende değil! Öyle ilaç almakla ya da kendimi telkinle geçecek bir şey değil!” diyerek başladı sözlerine Ceyda hanım…
İlk panik atak semptomları karşısında hissedilen korku, aslında zararsız olan semptomların felaketleştirilerek yorumlanılmasına yol açmakta, bu durum da kişinin atak sonrasında yaşadığı kaygı düzeyini arttırmaktadır. Kişi, bu kaygı durumuyla başa çıkabilmek için, atağa neden olabilecek durum ve davranışları olabildiğince kontrol etmeye çalışır. Bunun için fiziksel belirtilere ve bu belirtilerin muhtemel kaynaklarına dikkat kesilir ve böylelikle bazı ortamlardan (örn. kalabalık, kapalı alanlar) uzak durmaya çalışır.
Bir başka deyişle, kişinin, bu belirsizliği kontrol etmeye çalışmayı bırakması sağlanır. Bir sonraki aşama ise, kişiye, fiziksel semptomlar da dâhil olmak üzere tüm bu sürece tahammül edebildiği ölçüde, aslında korkulacak bir şey olmadığını göstermek ve bu sayede, atak yaşama kaygısından tümüyle kurtulmasını sağlamaktır. Yani kişi, bir bakıma, bu belirsizliğe tahammül edebilmeyi öğrenir.
Değerli okurlar, panik atak şikâyetiyle gelen kişilerin yaşam öykülerine bakıldığında, birçok alanda kontrol sağlama çabası içerisinde oldukları dikkati çekmektedir. Bu, bazen duygular ya da duygu ifadesi üzerinde sağlanan aşırı bir kontrol, bazen de gündelik işler üzerinde kontrol sağlama çabası, mükemmelliyetçilik ve hatta obsesif-kompulsif kişilik örüntüsü olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla, danışanın neyi kontrol edememekten kaygılandığını ortaya çıkartmakta ve bunu, erken çocukluk dönemi verileriyle ilişkilendirmektedirler.
Ceyda, 23 yaşında genç bir kızdır. Ailesinden ayrı, başka bir şehirde arkadaşlarıyla birlikte yaşamakta, yüksek lisans eğitimine ve araştırma görevliliğine devam etmektedir. Ceyda, danışmanlık merkezine bir psikiyatrist tarafından panik bozukluk şikâyetiyle yönlendirilmiştir. Ceyda’nın rahatsızlığını tanımlarken kullandığı bu ifadelerde, kontrolün kendinde olmamasından dolayı duyduğu sıkıntı dikkati çekmektedir.
Ceyda, psikoterapi sürecine hızlıca uyum sağlamış, ödevleri ve egzersizleri hiç aksatmamıştır. Öte yandan, psikoterapiye gelmeyi bir “görev” olarak adlandırması, sağlık sorunu yaşasa bile seansları aksatmaması dikkat çekici bulunmuştur. Görüşmeler ilerledikçe, görev, sorumluluk ve kuralların, danışanın hayatında önemli bir yer teşkil ettiği anlaşılmıştır. Örneğin, her ayın başında, yapacaklarını gün gün planladığını ve buna olabildiğince sadık kaldığını ifade etmiştir. Düzenli olarak yaptığı hobi aktiviteleri ve bir yardım derneğindeki çalışmaları dışında, bu planlamaya herhangi bir sosyal faaliyet dâhil değildir. Bu durum, danışanın sosyal ilişkilerine de yansımaktadır. Ceyda, planlarının aksamasından endişe duyduğu için geniş bir sosyal çevreye sahip olmadığını ya da bir romantik ilişki içerisine giremediğini belirtmiştir. Öte yandan; danışan, ailesinin yanına gittiğinde titiz ve kurallı olmaya verdiği önemi tümden terk ettiğini, kendi başınayken hiç olmadığı kadar dağınık ve düzensiz davranabildiğini ve bundan bir rahatsızlık duymadığını ifade etmiştir.
Başarılı olmak da danışan için son derece önemlidir. Bu anlamda Ceyda’nın mükemmelliyetçi bir yapıya sahip olduğu, kendinden büyük beklentiler içerisinde olduğu, öte yandan kendini “başarılı” ve “zeki” bulmadığı, bunu telafi etmek içinse oldukça yoğun ve titiz bir çalışma temposu içerisine girdiği öğrenilmiştir. Danışanın ilk görüşmelerden itibaren dikkati çeken bir diğer özelliği, nadiren duygusal katılım sergilemesidir.
Ceyda kendisini, “dışa dönük bir izlenim vermeme rağmen iç dünyamı pek paylaşmam” ifadeleriyle tanımlamıştır. Arkadaşlık ilişkilerinde de genelde duygusal paylaşımdan uzak durduğunu belirtmiştir. Bu gözlemler, danışanın duygularını da kontrol etme çabası içerisine girmiş olabileceğini düşündürmüştür.
“Kontrol sağlamanın” danışanın yaşantısında büyük bir önemi vardır. Hatta panik bozukluk şikâyeti de “kontrolü kaybetmekten duyulan kaygı” etrafında şekillenmiştir. Bunun üzerine, danışanın aslında neyin kontrolünü kaybetmekten endişe duyduğunun incelenmesi amaçlanmıştır.
Ceyda’nın “kontrolü tam olarak sağladığım alan” olarak tanımladığı ve kendisini en rahat ve güvende hissettiği alan, başarı ve düzen odaklı yaşam tarzıdır. Bu alanda herhangi bir sıkıntı yaşama yönünde endişesi de vardır. Hatta ilk panik atak şikâyeti, mezuniyet sonrasında “ne yapacağını bilmemenin oluşturduğu belirsiz durum” içerisinde gerçekleşmiştir. Ceyda, bu endişeleriyle başa çıkabilmek için planlama yapmaya ve yoğun, titiz ve detaycı bir ders çalışma temposuna daha çok ağırlık vermektedir. Böylelikle, “daha fazla kontrol sağlayabilmiş olduğunu” hissetmektedir.
Panik bozukluk yaşayan kişilerin kontrol sağlamaya yönelik çabaları, “bağımlı olma ihtiyaçlarının” karşılanmamasına yönelik geliştirilen bir tepki oluşumu stratejisi olarak açıklanmaktadır.
Dolayısıyla, panik bozukluk yaşantısı olan kişilerin otonomi kazanmaya, bağımsız olmaya ve kontrol sağlamaya verdikleri aşırı önem, daha temeldeki “bağımlı olma ihtiyacına” temas etmektedir.
Ceyda’nın, titiz ve kurallı olmayı ancak ailesinin yanına gittiğinde terk edebilmesi ve yakın arkadaşlarıyla olan ilişkisini “bana anne şefkati gösteriyorlar” olarak tanımlaması; öte yandan bağımlı olma ihtiyacının gündeme gelebileceği duygusal katılım ve yakın ilişkilerden kaçınması, bu görüşü destekler niteliktedir.
Hayatı sürekli kendi kontrolümüzde tutmaya çalışmak çok zor ve yorucudur. Kontrol çabası bizi kontrolü kaybetme kaygısı ile yanlış kararlar almaya itebilir. Oysa hayatın bizim elimizde olmayan bir akışı vardır. Kişi kul olduğunun idrakinde olarak boynundaki kulluk ipini Allah (c.c)’a verirse, o zaman anda kalır ve ömrü boyunca rahat eder. Artık onun için sadece “şu an” , “şimdi ve burada” vardır. Her an Rabbine şükrederek tevekkül ederek, yaratıcısıyla kalben beraber olarak hayatını huzurlu geçirir.
KIVANÇ TIĞLI BULUT.
PSİKOTERAPİST DANIŞMAN.
Kaynak: Dr. Öznür Öncül’ün AYNA Klinik Psikoloji Dergisindeki yazısı.