Uzamış Ergenlikte Oyun Bağımlılığı
Değerli okuyucular, kişisel bilgisayarların kullanımının yaygınlaşması ve internetin geniş kullanım alanlarına ulaşmasının toplum yararına olan getirileri tartışılamaz. Ancak insanların çevrimiçi olarak aşırı zaman harcamaya başlaması ile birlikte bilgisayar ve internet kullanımı önemli diğer yaşam alanlarına sirayet eden bir problem olarak da tartışılmaya ve ruh sağlığı çalışanlarına yardım için danışılan bir sorun olmaya başlamıştır.
Young (1996), internet bağımlılığını diğer bağımlılıklara benzetmiş ve kontrol kaybı, sosyal izolasyon, aile, evlilik, eğitim ve iş yaşantısında problemlere yol açabileceğini öne sürmüştür.
Yavuz (22 yaş), ilk görüşmede şikâyetlerini derslerde başarısızlık ve oyun bağımlılığı olarak ifade etmiş; bu şikâyetler daha ayrıntılı incelendiğinde, mimarlık bölümünü kazanan Yavuz’un ikinci sınıfta bilgisayarını kaldığı yurda getirdiği ve o sene ders notlarının düşmeye başladığı, sonrasında okulunun uzadığı öğrenilmiştir. Derslerdeki başarısızlık durumunun halen devam etmekte olduğunu belirten Yavuz, okulunun iki sene daha uzamış durumda olduğunu dile getirmiştir. Diğer yandan kendisinin bir online oyun bağımlısı olduğunu ifade etmiş, günde 15 saate kadar oyun oynayabildiğini, gece beş saat uyuyup tekrar oyuna döndüğünü, hatta gece alarm kurup kalkarak oyun oynadığını, oyun oynamak için derslere gitmediğini ve çalışmadığını, arkadaşlarıyla daha az vakit geçirmeye başladığını anlatmıştır.
Kendisinin babasıyla ilişkileri sorulduğunda, genel olarak iyi olduğunu belirtmiş, her konuda sohbet edebildiklerini söylemiştir. Yavuz’dan annesinin nasıl biri olduğunu tanımlaması istendiğinde anlatacak belirgin bir özelliğin aklına gelmediğini, sadece temiz, düzenli ve sosyal ilişkileri çok iyi biri olduğunu söyleyebileceğini belirtmiştir. Annesiyle ilişkileri sorulduğunda annesinin kendisine ve kardeşine karşı çocukluktan beri aşırı koruyucu olduğunu, hasta olmasınlar diye onları sakındığını ve hasta olduklarında ise kızdığını anlatmıştır.
Anne babasının birbirleriyle ilişkileri sorulduğunda, annesinin babasına benzediğinden, birbirlerinden asla bir şey gizlemediklerinden söz etmiştir. 24 yaşında, bir kız kardeşi olan Yavuz, onla ilişkilerinin anne babasına göre çok iyi olduğunu ve her sırrını paylaşabildiğini belirtmiştir. Çocukken kız kardeşinin kendisine göre daha başarısız olduğu için ailesinin tepkisini çektiğini anlatmış, kendisinin onu sahiplenip savunduğundan bahsetmiştir
Ortaokul ikinci sınıfta eve bilgisayar alınıncaya dek sınıftaki en iyi öğrenci olduğundan, ancak o sene iki dersinin zayıf geldiğinden bahsetmiştir. Diğer yandan, akşamları arkadaşlarıyla oyun oynamak için okuldan kaçtıklarını söyleyen danışan, öğretmenleri ile ilişkisinin buna rağmen iyi olduğunu belirtmiştir. Lise döneminde de arkadaşlarıyla internet kafeye gidebilmek için geceleri okuldan kaçtıklarını, zaman zaman sınavlara gitmediklerini anlatmıştır.
Terapi süreci boyunca başarısında yükselme görülen danışanın şu an okul bitirebilmesi için bir senesi daha vardır. Yavuz’un ebeveynlerinin başarı ve başarısızlığa yönelik tutumları irdelendiğinde, danışanın başarısının, başarısızlığı kadar dikkat çekmediği ve takdir edilmediği, çalışmasının hep yetersiz görüldüğü, oyun oynayıp ders çalışmadığı için birçok kez azarlandığı ve cezalandırıldığı öğrenilmiştir.
Sosyal ilişkilerinde bir çekilme yaşadığı gözlemlenen Yavuz, derslerde yaşadığı başarısızlığın kendisinin özgüveninde bir düşüşe neden olduğunu ve bu düşüşün de kendini insanlardan çekmesine sebebiyet verdiğini düşündüğünü belirtmiştir. Derslerde iyi not alsa “daha popüler olacağını, insanların gelip ona soru soracaklarını ve bu şekilde arkadaş olabileceklerini” düşündüğünü de dile getirmiştir. Şu anda görüştüğü arkadaşlarının hepsi onunla yaşıt ama çalışmaya başlamış kendi düzenini kurmuş insanlar olduğu için onların yanında kendini çok kötü ve mahcup hissettiğini ifade eden Yavuz, okulun uzamış olmasının bu anlamda da “canını sıktığını” belirtmiştir. Derslere daha düzenli devam etmeye başlaması ile birlikte yeni arkadaşlar edinmiş ve onlarla okul dışında da zaman geçirmeye başlamıştır. Oyuna harcadığı vaktin azalması ile ev arkadaşları ile de daha kaliteli zaman geçirmeye başladığı gözlemlenmiştir.
Süreç ilerledikçe danışanın öyküsünün uzamış bir ergenlik öyküsü olduğu düşünülmeye başlanmıştır. En başta ergenliğin konuları olabilecek okul başarısı, kişilik gelişimi vb. konuların konuşulması bunu düşündürmüştür. Ailenin narsistik bir projesi haline gelmiş olan danışanın ergenlikten yetişkinliğe geçişle gelen bireyselleşme sürecini aileye bir ihanet gibi deneyimliyor olabileceği izlenimi edinilmiştir. Eğer ailenin narsistik uzantısı olmayı kabul ederse kendi benliğini kaybedeceğini hissettiği, bu nedenle de kendi benliğinin yok olmaması için var olmamayı seçtiği, yani kendini gerçekleştirmediği; bu nedenle de kendini ergenliğe mahkûm ettiği düşünülmüştür.
Oyun bağımlılığının altındaki olası nedenleri görebilmesi ile beraber danışanın kendine yönelik cezalandırıcı tutumunda azalma olduğu, kendine oyun oynamakta izin verdiği görülmüştür. Gelen bu kabulle beraber oyun oynama saatlerinde azalma olmuş, derslere daha düzenli gitmeye ve sınavlara çalışmaya başlamıştır. Yaşanan sorunun altındaki sebeplerle yüzleştikçe ailesine olan öfkesinde artma olmuş, ailesi ile bu duygusunu ve yaşadığı sorunları paylaşmıştır. Ailenin sorunlara yapıcı yaklaşması ve anlayışla karşılaması ile danışanın öfkesinin yavaş yavaş azaldığı gözlemlenmiştir. Danışan ailesini “affetmek” istediğini birçok kez dile getirmiştir.
Sağlıklı huzurlu günler duasıyla Allah (c.c)’a emanet olunuz.
Kaynak: Bu yazıda -Klnk. Psk. Elif Ünal’ın AYNA Klinik Psikoloji Dergisinde yazmış olduğu makalesinden, bazı yerler değiştirilerek alıntı yapılmıştır.
KIVANÇ TIĞLI BULUT. PSİKOTERAPİST DANIŞMAN.