* FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: Kur’ân Günlüğü 12 Cüz  (Okunma sayısı 101 defa)

0 Üye ve 9 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 8063
Kur’ân Günlüğü 12 Cüz
« : Bugün, 08:15:37 ÖÖ »


Kur’ân Günlüğü  12  Cüz

Kıssaların en güzeli:

Yusuf’un Kıssası

Hikmetli Kitap’ta bir kerede baştan sona kronolojik olarak anlatılan tek bir kıssa vardır: Yusuf’un kıssası. Ayrıca bu kıssa, “kıssaların en güzeli” olarak vasıflanmıştır. Onun bu şekilde nitelendirilmesinin önemli bir sebebi şu olsa gerektir: Bu kıssada zikredilen karakterlerin tamamı başta sıkıntılı süreçler geçirmişler, ama sonunda muratlarına nail olmuşlar ve hayatları mutlu bir sonla bitmiştir. Hz. Yusuf, başta çok büyük çileler çekmiş, ama sonunda büyük imkânlara kavuşmuştur. Hz. Yakup, sonunda Yusuf’una kavuşmuştur. Onun abileri, başta büyük günahlar işleyip kötülükler yapmışlar; ama sonunda tövbe etmişler ve düzgün insanlar olmuşlardır. Züleyha başta nefsine yenilmiş, sonra pişman olup tövbe etmiştir.

Kur’ân’da geçmez, ama tefsir kitaplarında Züleyha’nın Hz. Yusuf ile evlendiği zikredilir. Hâsılı; Hz. Yusuf’un kıssası, insana umut aşılayan, bugünkü kötü duruma bakıp yarınlar hakkında karamsarlığa düşmemeyi telkin eden terapi edici yönü güçlü bir kıssadır.

Tüm Kur’ân kıssaları aslında şu üç kıssayı anlatır:

1. Evvelkilerin kıssaları. Anlatılan kıssa neyse, onun tarihte nasıl yaşandığını, detaylara girmeden mesaj odaklı olarak ve bilgi vermek değil bilinç kazandırmak amacıyla anlatır.

2. Hz. Peygamber’in (sav) kıssası. Kur’an’da kıssaların anlatılmasının amaçlarından biri, O’nun (sav) gönlüne sekinet vermek ve O’nu teselli edip rahatlatmaktır (Bk. Furkan 25/32). Bu sebeple; Kur’ân’da anlatılan kıssalar, O’nun siretinde yaşadığı hadiselerle benzerlik gösterir. (Bu konuda detaylı bilgi için fakirin “Kur’ân Kıssalarını Sîret Bağlamında Okumak” isimli eserine bakılabilir). Mesela Hz. Yusuf’un kıssasını, Mekke’deki Yusuf’un, yani Resûl-i Ekrem’in siretiyle birlikte düşünmek gerekir. Abilerinin Hz. Yusuf’u öldürmeye ya da yaşadıkları yerden uzaklaştırmaya çalıştıkları gibi amcası ve kuzenleri dahil O’nun en yakın akrabaları ve diğer Mekkeliler, O’nu öldürmeye veya Mekke’den sürmeye çalışıyorlardı.

Kıssada zımnen şu mesaj verilir: Allah, nasıl ki çeşitli sıkıntılı süreçlerden sonra Yusuf’u abilerine üstün kılmış ve ona Mısır’da önemli imkânlar vermişse, Hz. Muhammed’i (sav) de müşriklere galip kılacak ve ona büyük imkânlar verecektir.

3. Benim kıssamı. Kur’ân tüm insanlığa hidayet rehberi olarak gönderildiğine göre, ondaki kıssaların tamamında benim hayatıma dokunabilecek, bana rehberlik edebilecek, şahsiyetimi murâd-ı ilâhîye uygun bir şekilde inşa edebilmem hususunda bana yol gösterecek işaretler olmalıdır.

Nitekim Hikmetli Kitap, kıssaları anlatırken, bunlarda düşünen, ibret alan, hakikati arayanlar için işaretler ve dersler olduğunu vurgulayarak o anlatılanları kendi hayatıma tatbik etme hususunda gayret sarf etmemi ister.

Yusuf’un kıssası, bir çocuğun rüyasıyla başlar ve kıssanın sonunda bu rüyanın sembolize ettiği şeylerin gerçek hayatta yaşandığı anlaşılır. Buradan şu dersler çıkarılabilir:

1. Bazı rüyalar, yaşanmış ya da yaşanacak bazı hadiselere dair ipuçları, işaretler ve mesajlar verebilir.

2. İnsanın geleceğe dair

rüyaları/hayalleri/planları ve umutları olmalıdır.

3. İnsan, anlayamadığı, içinden çıkamadığı bir durum veya bir müşkülü olduğunda danışabileceği bilge birini kendine rehber edinmelidir. Tıpkı Hz. Yusuf’un Hz. Yakup’a danıştığı gibi.

Hz. Yakup, oğlu Hz. Yusuf’a bu rüyayı abilerine anlatmamasını tembihler. Zira abileri, böyle bir rüyayı duyarlarsa Yusuf’u kıskanıp ona bir kötülük yapabilirler. Nitekim onlar, bu rüyayı duymadan bile babaları Yakub’un, kardeşleri Yusuf’a olan muhabbetini kıskanırlar ve Yusuf’tan kurtulmanın çarelerini düşünürler. Çoğunluk Yusuf’un öldürülmesini ister; içlerinde insaflı olanı, öldürülmeyip kuyuya atılmasını önerir ve önerisi kabul edilir. Buradan alınacak ders şudur: Haset, o kadar zararlı bir duygudur ki bir abiyi, kardeş katili dahi yapabilir. Dolayısıyla kişi hem kendi içindeki haset duygusunu yok etmeye hem de insanların hasetlerinden kendini korumaya çalışmalıdır.

Hz. Yakup’un, oğlunu abileri hakkında uyarırken kullandığı ifadeler de çok inceliklidir. Onların kötü ve haset kişiler olduğunu söylemez; “Şeytan, insanoğlu için apaçık bir düşmandır.” diyerek kötülüğü şeytana yükler. Böylece Yusuf’ta abilerine karşı düşmanlık hissi uyandırmamaya dikkat eder.

Kuyuya atılan Yusuf, bir kervan tarafından tesadüfen bulunur, kuyudan çıkarılır ve Mısır’da köle pazarında satılır. Onu satın alan kişi, üst düzey bir idarecidir ve hanımına bu çocuğa iyi bakmasını tembihler. Tam da bu noktada şöyle buyurulur Hikmetli Kitap’ta: “Yusuf’un o ülkedeki konumunu işte böyle sağlamlaştırdık. Bu şekilde yapmamızın amacı, ona hadiseleri doğru okumayı öğretmekti. Allah’ın dilediği olur; ama insanların çoğu bundan gafildir.” (Yusuf 12/21).

“Yusuf’un o ülkedeki konumunu işte böyle sağlamlaştırdık.” ifadesi, surenin 56. âyetinde tekrar geçer. O âyette, yıllardır hapiste mahkûm iken, hapis arkadaşlarından birinin krala Hz. Yusuf’un iyi bir rüya tabircisi olduğunu söylemesi ve Hz. Yusuf’un, kralın rüyasını tevil etmesi sonucunda kral tarafından saraya davet edilip kendisine maliye bakanlığına eş değer bir makamın verilmesi üzerine bu ifade geçer. Mesaj şudur:

Yusuf’un kuyuya atılması, ilk bakışta bir musibetti. Ancak onun Mısır’daki üst düzey bir idarecinin konağında yetişmesi için böyle bir vesileye ihtiyaç vardı. Yine Yusuf’un zindana atılması bir musibetti. Ama orada edindiği arkadaşı vasıtasıyla kralla tanışıp ona vezirlik yapma imkânına sahip oldu. Hayatta bazen sıkıntılı süreçler yaşanabilir. Ancak bu sürecin, ileride elde edilecek büyük nimetlerin hazırlayıcısı olması mümkündür.

Hikâyenin başındaki olumsuzluklara bakıp sonu hakkında karamsarlığa düşmemek gerekir. Hak Teâlâ, bazen çok daha büyüğünü vermek için bizden bir şeyi alır. Böyle durumlarda sabırla O’na sığınıp sonucun hayırla neticelenmesi için umudu asla kaybetmemek gerekir. Sıkıntılı zamanlarda, bir tohumu toprağa atar gibi, yaşadığımız musibeti sabır toprağına atmalı ve ondan büyük nimetlerin filizlenmesi için Cenâb-ı Hakk’a niyaz edip tevekkül etmelidir.

Kıssanın ana mesajı şudur: İnsan, hayat serüveni içinde türlü türlü hadiseler yaşar. Aslında bunları planlayan, takdir eden bir Yüce Kudret’in olduğunu unutmamalıdır. Her şey O’nun gözetiminde ve takdirindedir. Allah’ın dediği olur (Vallahu ğâlibun alâ emrih). Dolayısıyla bu hakikati düşünüp rahatlamalı ve elimizden geleni yaptıktan sonra gelecekte yaşanacaklar konusunda Allah’a tevekkül edip teslim olmalıdır. Hayat maceramız, bugünden ibaret değildir.

Bugün kuyuya atılıp horlanan kişi, yarın saraylarda yaşayan bir idareci olabilir. Onu kuyuya atanlar da gün gelir onun vereceği bir tas buğdaya muhtaç hale düşebilir. Bugün zindana atılan, yarın o ülkenin en üst düzey idarecisi olabilir.

Bu kıssa, insanın manevî anlamda kötülükten iyiliğe, günahkârlıktan tövbekârlığa doğru dönüşüm yaşamaya müsait bir yapısının olduğunu vurgular. Şöyle ki, Hz. Yusuf’un abileri başlangıçta son derece kötü ve günahkâr kimseler iken, sonunda tövbe ederler, hatta tefsir kitaplarındaki bilgilere göre onlara peygamberlik verilir. Bazı müfessirlere göre Kur’ân’da “..ve torunlara indirilenlere iman edin.” (Bakara 2/136) meâlindeki âyette geçen “torunlar (esbât)” tan maksat, Hz. Yusuf’un abileridir. Yine Züleyha başta şehvetinin esiri olmuş biri iken, sonunda hem Yusuf’a attığı iftiradan hem de günaha teşebbüs etmekten dolayı pişman olmuştur. Demek ki bugünün büyük günahkârı, yarının büyük tövbekârı; bugünün eşkıyası, yarının evliyası olabilir.

Bu kıssadaki karakterleri, -zâhirî manayı ötelemeksizin- insanın bazı yetilerinin sembolleri olarak düşünebiliriz.

Mesela Yusuf iffeti, Züleyha şehveti temsil eder. Her insanın içinde bu iki kuvvet/yeti mevcuttur. İffeti şehvetine galebe çalan kişi, hayat hikâyesinin sonunda başarılı ve mutlu olur. Bir başka açıdan, şöyle bir temsilî anlatım şeklinde de okumak mümkündür: Hz. Yusuf ruhu/kalbi, Hz. Yakup aklı, Züleyha ise nefsi temsil eder.

Bunlar arasındaki hadiseler her insanın iç âlemindeki akıl, kalp ve nefs arasında geçen iletişimler, gerilimler ve mücadeleler olarak düşünülebilir.

Kıssanın başında rüyasını babasına anlatan çocuk, hayatını imanlı ve ahlâklı bir şekilde yaşayıp, “iffet” denince akla gelen ilk kişi olacak şekilde güzel bir nam bırakarak bu hayata veda etmeye hazırlanırken Rabbine şöyle niyaz eder: “Rabbim! Bana mülk ve iktidar nasip ettin; bana hadiseleri nasıl okuyacağımı öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada da ahirette de benim Mevlâm/dostum/dayanağım Sen’sin. Sana teslimiyet içinde bir kul olarak can emanetini al ve beni salih kulların arasına ilhak eyle!” (Yusuf 12/101). Hz. Yusuf’un kıssasına dair son âyet budur. Rüya ile başlayan kıssa dua ile tamamlanır. Ne güzel bir dua! Ne coşkulu bir şükür! Ne derin bir teslimiyet! Rabbimizden tazarru ve niyazımız odur ki, bize de onun gibi temiz ve afif bir hayat yaşadıktan sonra son demlerimizde bu ve benzeri dualarla ruhumuzu O’na teslim edebilmek nasip olsun.

Amin.

Mahmut Ay.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap