Kayıt Ol
Giriş Yap
Menu
Ana Sayfa
Forum
Yardım
Ara
Giriş Yap
Kayıt Ol
www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET GENEL
KUR'ANI KERİM
YENİ - Kur'an Günlüğü
Kur’ân Günlüğü 21 Cüz
FANİ DUNYA FORUM HABERLER
« önceki
sonraki »
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Aşağı git
Gönderen
Konu: Kur’ân Günlüğü 21 Cüz (Okunma sayısı 55 defa)
0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
fanidunya NET
Administrator
İleti: 8169
Kur’ân Günlüğü 21 Cüz
«
:
Bugün
, 07:22:43 ÖÖ »
Kur’ân Günlüğü 21 Cüz
Dünyanın zâhiri ve bâtını nedir?
“Onlar, dünya hayatının yalnızca zâhirinin/görünen yüzünün bir kısmını bilirler; ahiret hakkında ise tamamen gaflet içindedirler” (Rum 30/7).
Bu âyet-i kerimede “onlar” diye bahsedilen kişiler, bir önceki âyette geçen “insanların çoğu”dur. Şu hâlde tefsîrî bir meâl ile “İnsanların çoğu, dünya hayatının yalnızca görünen yüzünün bir kısmını bilirler.” diye çevirmek yanlış olmaz. “Görünen yüzü” diye çevirdiğimiz kelime “zâhir” kelimesidir.
O hâlde âyet-i kerime şunu açıkça ifade ediyor ki dünyanın bir zâhiri vardır; insanların çoğu yalnızca onun zâhirini bilirler. Onun da tamamını değil yalnızca bir kısmını bilebilirler. “Bir kısmı” manası, âyetteki “min” edatından anlaşılıyor. Zâhiri olan bir şeyin bâtını da olmalıdır. Zâhir, bir şeyin görünen tarafı/boyutu, bâtın ise görünmeyen, ama zâhirden de tamamen bağımsız olmayıp onda içkin olan tarafı/boyutudur. O hâlde nedir dünya hayatının zâhiri ve bâtını? Dünya hayatının zâhiri, görüntüler/fenomenlerdir; sadece beş duyu organı ile algılayabildiğimiz nesneler âlemidir. Bu âlem, maddî ve fânidir; maddeden ibarettir ve sonludur.
Maddî olmayan bir şey, beş duyu organı ile algılanamadığı için “yokmuş” gibi görünür. Peki, bu “yokmuş” gibi görünen boyutunu “varmış” gibi tasavvur etmek ve ona inanmak için kaynağımız/referansımız ne olacaktır? Biz, bu zâhir perdesini beş duyu organı vasıtasıyla kaldıramıyor ve onun ötesinde bir hakikatin olup olmadığını göremiyor ve bilemiyoruz. Ancak bu zâhir perdesinin kendileri için kaldırıldığını ve varlığın hakikatinin/bâtının -kısmen de olsa- perdesi aralanmış bir şekilde kendilerine gösterildiğini söyleyen birtakım insanlar çıkmıştır. Bunlara “Allah’tan, yani varlığın hakikatinden/bâtınından haber getiren” anlamında “nebi/peygamber” diyoruz. İşte dünya hayatının bâtını ve hakikati, peygamberlerin bildirdikleridir. Onların müşâhede ettikleri bâtından bize bildirdiklerine göre, evrenin Kâdir-i Mutlak ve Engin Rahmet Sahibi bir Yaratıcısı vardır. Hayat, bu dünya ile sınırlı değildir. Bu hayat, düşük bir hayattır (“dünya” kelimesi, düşük/alçak demektir); asıl hayat sonrakidir/ahirettir. Burada bulunuşumuzun hikmeti, O’nu çeşitli isimleriyle bilmek, O’na kulluk etmek ve bunu başarıp başaramayacağımız hususunda imtihana tabi tutulmaktır.
Zâhir; bâtının üzerindeki örtüdür, perdedir. Zâhir açık olandır, bâtın örtük olandır. Zâhirin iki özelliği vardır:
1. Kendisi açıktır
2. Bâtını örter. Mesela bir perde düşünün; ipekten yapılmış ve üzerinde çok güzel desenler olsun. Onun örttüğü pencerenin ardında ise muazzam bir doğa manzarası olsun. O perdeye bakmak mı daha keyiflidir, o perdenin ardındaki muhteşem manzarayı temâşâ etmek mi? Ya da çok güzel bir insan düşünün; yüzünde güzel bir örtü/peçe olsun. Onun peçesinin güzelliği mi seyredilmeye daha layıktır yoksa yüzündeki güzellik mi? Dünya da böyledir. Dünya, el-Cemîl (Güzel) Olan’ın cemâlinin üzerindeki zâhir perdesidir; zâhir peçesidir. Peygamberlerin gayesi ve gayreti, o perdeyi veya peçeyi kısmen de olsa aralayıp onun ardındaki Güzel’i/Hakikat’i/Bâtın’ı gösterebilmektir. O perdenin ardındaki manzarayı müşâhede eden, şu gerçekliğe tanıklık eder:
“Hakikat, yalnızca Allah’tır; O’nun dışındaki her şey bâtıldır/yok hükmündedir” (Hac 22/6 ve Lokman 31/30), “Her şey fânidir; Bâkî olan yalnızca O’nun cemâlidir” (Rahman 55/26-27).
Eşlerimizde sekînet bulmak O’nun varlığına nasıl işaret olur?
“Onlarda sekînet bulasınız diye sizin için kendi türünüzden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O’nun (varlığının) işaretlerindendir. Doğrusu bunda iyi düşünen kimseler için dersler vardır.” (Rum 30/21).
Rum Suresi’nin 20-25. âyetlerinin her biri “Ve min âyâtihî (O’nun âyetlerinden/işaretlerinden/kanıtlarından birisi de şudur)” şeklinde başlar ve altı âyetin her birinde, O’nun âyetlerinden biri olarak ifade edilen bir husus zikredilir. Meâlini aktardığımız âyet-i kerîme de bunlardan biridir. Âyette, önce Allah Teâlâ’nın insanları kadın ve erkek olmak üzere iki cins şeklinde yarattığından bahsedilir. Sonra bunun hikmetinin, eşte sekînet ve huzur bulmak olduğu ifade edilir. Ardından da eşler arasında sevgi ve şefkat duygusunun yaratıldığından söz edilir.
Âyetin sonunda da bu anlatılarda, bunları düşünenler için ibretlik dersler olduğu ifade buyurulur. Bu âyetle ilgili tefsir kitaplarımızda üzerinde durulmayan bir soruyu cevaplamaya çalışalım: “Eşlerimizde sekînet bulmak nasıl olur da Cenâb-ı Hakk’ın varlığının işaretlerinden/kanıtlarından biri olur?” Öncelikle şunu belirtelim ki bahsi geçen altı âyet, kâinatta bir düzenin ve intizamın olduğunu vurgular; böylece Allah’ın varlığının delilleri arasında “nizam delili” olarak ifade edilen delilden bahseder. Nizam delili özetle şöyle ifade edilebilir: Evrende bir düzen vardır. Düzen varsa o düzeni tasarlayan akıl sahibi bir Yaratıcı olmalıdır. Bu sebeple, meâlini verdiğimiz âyetteki işaret ve kanıt anlamına gelen “âyet” kavramını, “kâinatta bir düzenin olduğunun, dolayısıyla da o düzeni kuran bir Yaratıcı’nın olduğunun göstergelerinden birisi de şudur.”
şeklinde anlamak uygun olacaktır. Buna göre; insanların türlerinin bozulmadan çoğalması için kendi türlerinden eşlerin yaratılmasında bir nizam/düzen vardır. Diğer canlıların yalnızca çiftleşmek istediklerinde karşı cinsteki eşleriyle birlikte olmak istemelerine mukabil, insanın yalnızca cinsel ihtiyaçları için değil asıl sekînet bulup sükuna ermek için eşine ihtiyaç duyup meyletmesinde de bir düzen vardır. O da aile kurumunun oluşmasıdır. Diğer canlı türlerinin eşleri arasında sevgi ve aşk duygusu yaşanmaz; ancak insan türünün eşleri arasında bu duygu hissedilir ve onun sayesinde başka eşlere ilgi duymadan yıllarca tek eşle sevgi ve muhabbet içinde yaşanır; sekînet ve huzur bulunur. Böylece diğer canlıların aksine nesiller karışmaz, herkesin anası babası belli olur. Anasının babasının belli olması ve bir aile içinde yaşaması, insan için büyük bir ihtiyaç ve nimettir. Bütün bunlar, bir düzene işaret etmektedir. Düzen de onu kuran akıl sahibi bir Yaratıcı’nın varlığını gösterir. Şu hâlde, dünya hayatının düzenini sağlayan unsurlardan biri, kadın-erkek cinslerinin birbirlerine olan ilgi ve sevgisi ve böyle bir ilişki üzerine kurulmuş olan aile kurumudur. Kadın ve erkek arasındaki ilgi ve sevginin azalması, dünyanın düzenini bozar.
Cinsiyet ayırımını ve aile kurumunu hedef almak, Yaratıcı’nın koyduğu düzene muhalefet etmektir.Modern insan, tıpkı yaptığı yanlışlıklarla ekolojik dengeyi bozmak suretiyle Yaratıcı’nın doğada koyduğu düzene muhalefet ettiği gibi “cinsiyet eşitliği, cinsiyetsizleştirme, cinsiyet değiştirme özgürlüğü” gibi kavramlarla Yaratıcı’nın koyduğu düzene zarar vermektedir. Eğer bu konudaki hatasında ısrar ederse, ekolojik dengeye verdiği zararın sonuçlarını çok olumsuz bir şekilde yaşadığı gibi maalesef bunun sonuçlarını da çok acı bir şekilde yaşamaya mahkûm olacaktır.
Mahmut Ay.
İNTERNET RADYOMUZ 24 SAAT YAYINDADIR.
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir.
Üye Ol
veya
Giriş Yap
Kayıtlı
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Yukarı git
« önceki
sonraki »
www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET GENEL
KUR'ANI KERİM
YENİ - Kur'an Günlüğü
Kur’ân Günlüğü 21 Cüz