Kayıt Ol
Giriş Yap
Menu
Ana Sayfa
Forum
Yardım
Ara
Giriş Yap
Kayıt Ol
www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET GENEL
KUR'ANI KERİM
YENİ - Kur'an Günlüğü
Kur’ân Günlüğü 29. Cüz
FANİ DUNYA FORUM HABERLER
« önceki
sonraki »
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Aşağı git
Gönderen
Konu: Kur’ân Günlüğü 29. Cüz (Okunma sayısı 182 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
fanidunya NET
Administrator
İleti: 8306
Kur’ân Günlüğü 29. Cüz
«
:
Mart 29, 2025, 08:14:53 ÖÖ »
Kur’ân Günlüğü 29. Cüz
29. Cüz, Mülk Sûresi ile başlar. Bu yazımızda, bu mübarek sûrenin fazileti ve muhtevası hakkında özet bir bilgi sunmaya çalışacağız. Sûreyi, Kur’ân’ın bugünkü muhatabına sanki doğrudan hitap ediyormuş gibi aktarmaya çalışacağız. Önce bu sûrenin fazileti hakkında sahih senetlerle bize ulaşan şu hadisleri zikredelim: 1. Ebû Hureyre’den (r.a.) nakledildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “Kur’ân’da, otuz âyetlik muazzam bir sûre vardır. Bu sûre, onu okuyan kimse, Allah tarafından bağışlanana kadar ona şefaatçi olur. Bu sûre, Tebârekellezî bi yedihi’l-mülk’tür.” (Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, Ahmed b. Hanbel, Hâkim). 2. İbn Abbas’tan (r.a.) nakledildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “Mülk Sûresi, kabir azabını def eder (mânia) ve ondan korur (münciye).” (Tirmizî). 3. Câbir’den (r.a.) nakledildiğine göre Hz. Peygamber, uyumadan önce mutlaka Mülk ve Secde sûrelerini okurdu. (Tirmizî). Bu rivayetlerden anlaşıldığına göre, bu sûrenin insanı kabir azabından korumak gibi bir özelliği vardır. Hz. Peygamber (s.a.v.) de fazileti dolayısıyla bu sûreyi uyumadan önce daima okumuştur. Binâenaleyh, kabir azabından korunmak ve bu güzel sünnete tâbi olmak için bu sûreyi uyumadan önce okumak büyük bir bahtiyarlık olacaktır.
Sûre, her türlü mülk ve hükümranlığın yegâne sahibi olan Hak Teâlâ’nın yüceliğine vurgu ile başlar ve muhatabına şu mesajı verir: Senin inandığın Allah, kendi varlığın ve sahip olduğunu zannettiğin şeyler de dahil olmak üzere her şeyin yegâne sahibidir. O hâlde, hissettiğin varlığın dahi sana ait değildir; sen onun maliki değilsin. Varlığın ve senin olduğunu zannettiğin her şey, aslında O’ndandır ve O’nundur. Öyleyse geriye ne kalır? Bu sûreyi, tümüyle Kur’ân’ı ve hatta kâinatı, bu soruyu dikkate alarak, düşünerek oku. Okuduğun bu mesajlar, senin ve evrenin gerçek sahibinin mesajlarıdır. Bunun idrakine vararak okumaya çalış. O, ölümü ve hayatı yaratandır. Ölümün hayattan önce zikredilmesinden şunu anlayabilirsin: Senin ve tüm mahlukat için asıl olan şey, yokluktur/ölümdür. Canlılık ise sonradan/ârizî olandır. Senin şu dünya hayatın, aslında iki ölümün arasındaki çok kısa bir süreyi ifade eder. Doğana kadar ölüydün. Doğdun, yaşıyorsun; kısa bir süre sonra öleceksin ve bir daha bu dünyaya dönmeyeceksin. O’nun bu hayatı yaratması ve seni bu hayatın içinde var kılması, seni ve tüm insanları denemek ve sınamak içindir. Bu denemeyle O, en güzel amelleri kimin işleyeceğini görmek istemiştir.
Buradan biri açık, diğer ikisi zımnî üç mana çıkarabilirsin: 1. Bu hayata yolu düşen her insan, Yüce Yaratıcı tarafından sınanmaktadır. Peki neyle sınanmaktadır? En iyi amelleri işleyip işlemeyeceğiyle. Buna göre, dünya hayatı var olduğundan beri dünyanın tüm coğrafyalarındaki her bir insan, -bir peygamberin vahyini duysun ya da duymasın- bu dünya hayatında imtihandadır.
Herkesin imtihanı da kendi şartlarına göredir. Zira ilâhî adalet bunu gerektirir. 2. “Hanginizin en iyi amel işleyeceği hususunda sizi sınamak için” ifadesinden şunu anlayabilirsin: Yüce Yaratıcı, insanı yaratma amacı olarak, insanda kötü amellerin değil, iyi amellerin, hatta en iyi/en güzel (ahsen) amellerin ortaya çıkmasını zikretmiştir.
Demek ki O’nun seni yaratmaktan muradı, sende (en) iyi amellerin zuhura gelmesidir. Böylece hem dünyada hem de ahirette mutlu olmanı sağlamaktır. Bunu gerçekleştirebilmek için de senin önüne yeterli imkân sunmuştur. 3. Âyette “hanginizin güzel (hasen) ameller işleyeceği konusunda sizi denemek için” denilmeyip “hanginizin en güzel amel (ahsen) işleyeceği konusunda sizi denemek için” buyurulmuş ve “en güzel amel (ahsen)” kavramına vurgu yapılmıştır.
Burada şu hususa zımnî bir işaret olabilir: İnsanlar içinde en faziletlisi Hz. Muhammed (sav) olduğuna göre “en güzel amelleri” de “en güzel kul” olarak o işlemiştir. Dolayısıyla ölümün ve hayatın yaratılmasındaki mühim bir gaye veya hikmet, en güzel amelleri işleyecek en güzel insanı görmek ve ortaya çıkarmaktır. Yani; “Bu varlık âleminin ortaya çıkışının gayesi değilse bile hikmetlerinden birisi, Muhammed Mustafa’nın (sav) zuhura gelmesidir.” denilebilir. Allahu a’lem.
Ey vahyin muhatabı! Ey aklı ve kalbi Kur’ân’a muhatap kılınmakla şerefyâb olmuş nasipli insan! Gözünü ve gönlünü iyi aç da etrafına dikkatlice bak, yeri göğü iyice araştır. Her yerde muazzam bir nizam, mükemmel bir düzen göreceksin. Âlemde her şeyin yerli yerince olduğunu ve her şeyin evrendeki yasalara göre işlediğini müşahede edeceksin. Unutma ki yaptığın her bilimsel keşif, senin aklının değil O’nun kudretinin büyüklüğünü gösterir. Tekrar tekrar derinlemesine evrendeki yasaları ve düzenliliği araştır; araştırdıkça O’nun muhteşem kudretini göreceksin. Evrende öyle muazzam bir düzen vardır ve yasalar o kadar güzel işler ki semada gördüğün yıldızların bile senin hiç farkına varamadığın bir takım manevî vazifeleri olabilir. Bütün bu hakikatlere rağmen inkârda direnenleri ölüm sonrasındaki hayatta çok ciddi zorluklar beklemektedir.
Melekler onlara “Ne o! Size bir peygamber(in çağrısı) gelmemiş miydi? Duymamış mıydınız bir Yaratıcı’nın var olduğunu, sizi imtihan için yarattığını ve sonunda Hesap Günü’nde her şeyin hesabını vereceğinizi?” diyeceklerdir. İşte o zaman hakikati inkâr edenler “Ah ne olurdu! Keşke peygamberlerin çağrısına kulak verseydik ya da aklımızı kullansaydık!” diyecekler, yani sorumluluğun kendilerine ait olduğunu itiraf edecekler; ama bunun kendilerine faydası olmayacaktır. Öte yandan, Rablerini görmedikleri hâlde O’na iman etmiş olanlar var ya, onları öyle muazzam bir bağışlanma ve öyle büyük bir mükâfat beklemektedir ki, bunu ancak o ânı yaşadığında tecrübe edip anlayabilirsin. O hâlde, sen ey vahyin muhatabı! Bu anlatılanları iyi düşün. Dikkatli ol da Hesap Günü’nde böyle zor durumlara düşenlerden olma, o muazzam bağışlanma ve mükâfata nail olanlardan ol.
Sözünü gizlesen de açıkça söylesen de O her şeyi bilir; aklından geçenleri bile… Yaratan, yarattığını nasıl bilmesin ki! O hâlde, sadece ağzından çıkan sözlere değil aklından geçen düşüncelere, gönlüne düşen duygulara da dikkat et. İçinde kötü bir düşünce ya da duygu belirdiğinde, hemen O’nun Latîf ism-i şerifini hatırla; “Latîf olan Rabbim benim içimden geçenleri de bilir.” deyip sadece dışını değil içini de temiz tutmaya çalış. Bak yeryüzüne! Her şey senin için yaratılmış sanki; her şey sana hizmet ediyor gibi. Bunu gör de diğer canlıları ve eşyayı senin emrine veren Rabbine şükret. Bir gün O’na döneceğini bilerek emrine verilmiş olan canlılara, eşyaya, tümüyle tabiata iyi davran.
Allah’a karşı büyükleneyim deme, sakın haddini aşma! Evet, O Rahman ve Rahîm’dir; lakin bazen kulları azgınlık ve taşkınlıkta çok ileri gidince onları ahiretten önce dünyada da cezalandırmasını bilir.
Geçmişte bunun pek çok örneği yaşanmıştır. O hâlde, O’nu sev; ama O’na karşı gelmekten de sakın ve kork.
Bir de gözünü göğe doğru çevir de şu tatlı tatlı uçan kuşlara bakıver! Onları gökyüzünde kim tutuyor dersin? İstersen buna uçakları ve diğer teknoloji ürünü gök cisimlerini de ilave et. Onların gökyüzünde düşmeden kalmalarını sağlayan Rahman’dan başkası değildir. Zira her bir canlı ve eşya O’nun evrene koyduğu yasalar çerçevesinde hareket etmektedir.
Sakın ola, kendine birtakım hayalî putlar, tanrıcıklar edinme; hiçbir ideolojiyi mutlak hakikat gibi, hiçbir insanı da insanüstü bir varlık gibi görüp tanrılaştırma. Peygamberler dışında herkesin büyük hataları olabilir. O tanrılaştırdığın putların, büyük sanat, düşünce veya devlet adamların var ya, onların hepsi aciz varlıklardır. “Benim arkamda büyük devletler, büyük ordular var, benim gönül verdiğim ideolojinin devletleri de orduları var, onlar beni dünyada korur.” diye kendini kandırma. Ya da “Ben, kendimce bazı aracı tanrılar edindim. Ne kadar hata yaparsam yapayım ne büyük kötülükler edersem edeyim onlar ahirette bana aracılık eder, torpil yaptırır, ben de kurtulurum.”
diye kendini avutma Bunların hiç birisi, seni Allah’a karşı koruyamaz. O dilemedikçe kimse sana şefaat edemez; kimse senin bağışlanmana vesile olamaz.
Allah rızkını kesecek olsa, ulu gördüğün varlıkların hiç birisi sana rızık veremez. Seni yaratıp yaşatan da koruyup kollayan da yedirip doyuran da yalnızca O’dur. O hâlde sağlam bir tevhit ile O’na inan ve bağlan.
Bak bunca hakikat anlatıldı sana. Şimdi şunu iyi düşün: Yerde sürünerek giden mi yoksa dosdoğru yolda düzgünce yürüyen mi menzil-i maksuduna daha kolay ve çabuk erişir? Öyleyse nefsine, heva ve hevesine uyup da yerlerde sürünme; ayağa kalk, dimdik ve düzgünce dosdoğru yolda yürü. Sana sürünmek değil yürümek yaraşır. Zira O, seni yaratırken, sana diğer canlılara vermediği akıl ve duygu gibi yetiler vermiştir. Bunları kullan ve insanca yaşamanın farkına var, tadını çıkar.
Bütün bu öğüt ve hatırlatmalara, uyarı ve tembihlere rağmen, nefslerine kul köle olmuş inançsızlar çıkıp “Madem kıyamet kopacak diyorsun, hadi de bakalım, ne zaman kopacakmış? “Öldükten sonra dirileceğiz.” diyorsun ya; ölüm sonrası hayat nasıl olacakmış? Anlat da bilelim!” diye güya alay ederler. Bunlara aldırış etme. Sadece de ki: “Böyle metafizik meselelerin bilgisine yalnızca Rabbim sahiptir. Ben sadece bunun hakikat olduğuna inanırım ve inandığım hakikatleri size anlatırım. Gerisini siz bilirsiniz.” Âh bilsen ey mümin! O inançsızlar ahiretteki azabı gördüklerinde ne kadar üzülecek ne kadar pişman olacaklar. Ama nafile! İş işten geçmiş olacak.
Bir de senin ve senin gibi müminlerin yeryüzünden silinip gitmesini isteyenler çıkacaktır. Seni ve senin gibi inananları öldürmek, size hayat hakkı tanımamak isteyeceklerdir. O zavallılara de ki “Tutun ki beni de benim gibi din kardeşlerimin tamamını da yeryüzünden sildiniz. Bütün dünya sizin gibi inançsız ve ahlâksızlara kaldı. Söyleyin bakalım! Dünyada siz sonsuza kadar mı yaşayacaksınız. Bir gün siz de ölümü tatmayacak mısınız? Peki, ölüm sonrasında ne olacak? Bizim bahsettiğimiz Hesap Günü orada sizin de karşınıza çıkmayacak mı? Bize bu dünyada yaptığınız zulümlerin hesabını orada vermeyeceğinizi mi sanıyorsunuz?” Yine onlara de ki “O, Rahman var ya, işte biz O’na şeksiz gümansız inandık ve dayandık; güvendik ve teslim olduk. Ahirette göreceksiniz dünyadayken kimin yanlış yolda olduğunu!” Bir de şunu sor onlara: “Yahu kendinizi bu kadar güçlü ve kudretli sanıyorsunuz ya; deyin bakalım, Allah yeryüzünden suyunuzu çekip alsa da ne yağmur yağsa ne ırmaklar aksa ne de su dolu kuyular kalsa; o zaman ne yapabilirsiniz? Bir damla suyu nasıl elde edebilirsiniz! O hâlde, haddinizi bilin; kendinizi bilin ve Rabbinizi bilin.”
Yüce Allah, şüphesiz hakikati bildirmiştir.
Mahmut Ay.
İNTERNET RADYOMUZ 24 SAAT YAYINDADIR.
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir.
Üye Ol
veya
Giriş Yap
Kayıtlı
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Yukarı git
« önceki
sonraki »
www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET GENEL
KUR'ANI KERİM
YENİ - Kur'an Günlüğü
Kur’ân Günlüğü 29. Cüz