Kayıt Ol
Giriş Yap
Menu
Ana Sayfa
Forum
Yardım
Ara
Giriş Yap
Kayıt Ol
www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET GENEL
KUR'ANI KERİM
YENİ - Kur'an Günlüğü
Kur’ân Günlüğü 7 Cüz
FANİ DUNYA FORUM HABERLER
« önceki
sonraki »
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Aşağı git
Gönderen
Konu: Kur’ân Günlüğü 7 Cüz (Okunma sayısı 354 defa)
0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
fanidunya NET
Administrator
İleti: 8063
Kur’ân Günlüğü 7 Cüz
«
:
Mart 08, 2025, 08:31:40 ÖÖ »
Kur’ân Günlüğü 7 Cüz
İnsan, kolay erişilebilecek haramlarla imtihan edilir
“Ey iman edenler! Allah, görmedikleri hâlde kendisinden sakınanları ortaya çıkarmak için ellerinizin ve mızraklarınızın erişebileceği (kadar kolay elde edebileceğiniz) bir miktar av ile muhakkak ki sizleri sınayacaktır” (Mâide 5/94).
Bu âyet-i kerîmenin nüzul sebebi olarak şöyle bir rivayet nakledilir: Efendimiz (sav) ve ashâbı umre yolculuğundalarken, Ten’îm mevkiine vardıklarında etraflarında pek çok av hayvanı peyda oldu. Bunlar, o kadar bol ve o kadar yakındı ki, sahâbîler mızraklarını uzatsalar onları kolaylıkla avlayabilecekler, hatta elleriyle bile tutabileceklerdi. Fakat ihramlıyken onları avlamak yasaktı. Eski dönemlerde, yolculuk esnasında av hayvanlarını avlamak ve etlerini yemek oldukça matah bir şeydi. Dolayısıyla büyük bir imtihandan geçmişlerdi. Âyet-i kerîme, onların yaşadığı bu zor imtihanı hatırlatmakta ve her çağda yaşayan insana mesaj vermektedir. Bu âyetin sözünü ettiği hususu günümüz şartlarına uyarladığımızda şunu söyleyebiliriz:
İnsanın kalbini kirletecek, maneviyatını mahvedecek her türlü ahlâksızlığın ve haramın bininin bir para olduğu bir çağda yaşıyoruz maalesef. Bir kumanda ya da telefon tuşuyla her türlü müstehcenliğe kolayca ulaşılabilen bir dönemdeyiz. Buna ilaveten, kendi hayatımızda öyle anlar olur ki, çok basit bir hamleyle çok büyük miktarda haram kazançlar elde edebilecek sınavlardan geçebiliriz. İşte böyle durumlarda, Zat’ını görmediğimiz hâlde, O’nun bizi gördüğüne inandığımız Cenâb-ı Hakk’ın hoşnut olmayacağı bir fiili işlemekten O’na sığınmalı, O’nun rızasını ve hoşnutluğunu kazanmış olma hissinin, elde edeceğimiz her türlü dünyalıktan ve hazdan çok daha derin bir zevk yaşatacağını unutmamalıyız.
Kur’ân bizim için indirilmiş bir gök sofrasıdır
Mâide Suresi’nin 112-115. âyetlerinde havarilerin, Hz. İsa’dan Allah’a niyaz edip gökten bir sofra indirmesini istedikleri, Hz. İsa’nın da O’ndan böyle bir talepte bulunduğu ve O’nun bu talebi kabul edip gökten sofra indirdiği anlatılır. Kur’ân-ı Kerîm de bizim için göksel bir sofra, Tanrısal bir ikramdır. Onu okumaya ve düşünmeye niyetlendiğimizde, Hz. İsa’ya gönderilen bu mâide-i semâviyyeyi düşünerek, bizim de manevî gıdalarla mücehhez semâvî bir sofra ile karşı karşıya olduğumuzu tahayyül etmeli. Onun her bir âyetini, her bir kelimesini göksel bir sofranın en leziz nimetleri olarak görmeli, sevmeli ve bu heyecanla onlardan faydalanmalı.
Merhametli olmayı kendisine ilke ve vazife edinmiş bir Allah’ımız var
“Âyetlerimize iman edenler sana geldiğinde onlara de ki: ‘Selâm olsun size! Rabbiniz, merhamet etmeyi kendine ilke ve vazife edinmiştir. Gerçek şu ki, sizden kim bilmeyerek bir kötülük yapar da ardından tövbe edip kendisini düzeltirse, bilsin ki Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir’” (En’âm 6/54).
Âyet-i kerîmede ifade edildiği üzere Hak Teâlâ, merhamet etmeyi kendine ilke/vazife edinmiştir.
Arapça’da “Ketebe alâ nefsihî” ifadesi, “bir şeyi kendisine ilke ya da zorunlu bir vazife edinmek” anlamına gelir. Hikmetli Kitap’ta bu ifade, Cenâb-ı Hak için iki yerde kullanılmıştır (diğeri için bk. En’âm 6/12). İkisinde de O’nun kendisine zorunlu vazife olarak edindiği ilkenin, merhamet olduğu ifade edilmiştir. Bu, özelde Kur’ân-ı Hakîm’e inanan biz müminler, genelde de tüm insanlık için muazzam bir müjde ve fevkalâde heyecan verici bir bilgidir. Bunun zımnî manası şudur:
Rabbinizin tüm fiilleri aslında bir rahmet tecellisidir. O’nun tüm isimlerinin tecellileri aslında bu rahmetin zuhura çıkması içindir. O’nun zâtı, sıfatları ve fiilleri söz konusu olunca, akla merhamet gelmelidir. Bu manada, yaratmak da bir rahmet tecellisidir. Nitekim Kur’ân’da yaratmak, Rahmân ismine nispet edilir. Merhametli olmayı kendisine yegâne ilke edinen ve yaratması, Rahman isminin açığa çıkması olan bir Rabbimiz olduğuna inanmak ve bunu hissetmek, insana derin bir manevî haz yaşatır. Yaratılan ve yaşatılan her şeyi, nihayetinde O’nun Rahmân isminin farklı boyutlardaki tecellileri olarak görmek, insana muazzam bir ufuk verir, onda derin bir hayret ve hayranlık hissi uyandırır.
Besmele’de ism-i şerifinin yanına Rahman ve Rahîm sıfatlarını koyarak kendisinin her daim engin merhametiyle anılmasını, rahmetle özdeşleştirilmesini isteyen bir Rabbimizin olduğunu tefekkür etmek ve hissetmek ne kadar güzel! O hâlde, O’nun günahkâr kullarına yönelik tehditlerinin de dünyada yaşanan her türlü sıkıntı ve meşakkatlerin de bu rahmet ilkesinden bağımsız olmadığı düşünmeli, künhünü tam idrak edemesek de nihayetinde merhametli olmayı ilke edinmiş bir Rabb’in bunlarda da merhametini izhar ettiğine inanmalı. Bu dünya hayatında ne kadar çok günahımız ve kusurumuz olursa olsun, O’nun varlığına inanıp kusurlarımızı itiraf eden kullar olduğumuz sürece, O’na döndüğümüzde O’nun sonsuz merhametine gark olacağımızı ummalı.
“Allah!” de; gerisini boş ver!
“Onlar Allah’ı gereği gibi takdir edip tanımadılar.
Nitekim ‘Allah hiçbir insana hiçbir şey indirmedi’ dediler. De ki: ‘Öyleyse Mûsâ’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği kitabı kim indirdi?’ Siz onu kâğıtlara yazıp (istediğinizi) açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz. Sizin bilmediğiniz ve atalarınızın da bilmediği şeyler (vahiy sayesinde) size öğretilmiştir.
‘Allah’ de! Sonra da bırak onları daldıkları bataklıkta oyalanadursunlar.” (En’âm 6/91).
Âyet-i kerimede, Allah’ın peygamber olarak seçtiği bir insan ile özel bir yolla iletişime geçmesi demek olan vahyi ve peygamberlik vazifesini kabul etmeyenlerin Allah’ı lâyıkıyla tanımadıkları ifade ediliyor. Bir başka ifadeyle, deizme reddiye yapılıyor. Aslında insanlığın elde etmiş olduğu müktesebatın temel kaynağının peygamberlerden öğrendikleri bilgiler olduğu, onların bilgilerinin de vahye dayandığı bildiriliyor. Akabinde de “‘Allah’ de! Sonra da bırak onları daldıkları bataklıkta oyalanadursunlar.” buyurularak Allah’ı anıp O’na sığınmak suretiyle bu tür itiraz ve sıkıntılardan kurtulmanın yolu gösteriliyor.
İnsan, aklına inanç konusunda şüpheler geldiğinde, “Allah!” deyip O’na sığınmalı. Başına belâ ve musibetler geldiğinde “Allah!” deyip sabretmeli. Nimetlere mazhar olduğunda “Allah!” deyip şükretmeli. Nereden geldim ve nereye gidiyorum? gibi varoluşsal soru(n)larla uğraştığında “Allah!” deyip rahatlamalı. Her şeyin fânî; yalnızca O’nun bâkî olduğunu düşünerek Allah!” demeli. Âlemde hakikî manada varlıkla sıfatlanabilecek yegâne varlığın O olduğu idrakiyle “Allah!” demeli. Ve Yunus gibi “Âşık oldum ben Allah’ın adına/Doyamadım lezzetine tadına” duyuşuyla vecd hâlinde aşk ile “Allah!” demeli ve gerisini boş vermeli.
İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.
RADYO FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir.
Üye Ol
veya
Giriş Yap
Mahmut Ay
Kayıtlı
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Yukarı git
« önceki
sonraki »
www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET GENEL
KUR'ANI KERİM
YENİ - Kur'an Günlüğü
Kur’ân Günlüğü 7 Cüz