Çocuklarımız Cennetimiz Olsun
“Biliniz ki mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihandır..”(Enfal 28) Anlıyoruz ki sahip olduğumuz dünya malı bizi ya cennete götürecek ya da cehenneme. Bizi cennete götürecek mal, helalinden kazanılıp helal yerlere sarf edilen ve yoksulun hakkı olan zekatı verilen maldır. Cimrilik edilmeyip hayır ve hasenatta bulunulan maldır bizi sahil-i selamete çıkaracak olan mal. Hz.Ebubekir(ra) misali gerektiğinde tamamı infak edilebilen maldır bizi kurtaracak olan.Diğer taraftan haram-helal demeyip, “nereden gelirse gelsin küpünü doldurmaya bak” anlayışı ile kazanılan mala gelince.İşte sahibinin başına bela olacak mal bu maldır.Bu servettir,bu paradır.Halbuki insan kazandığının tamamını geride bırakarak kara toprağa girecek.Gözü doymak bilmeyen insanın gözünü en sonunda 3-5 kürek toprak doyuracak.Bunu da biliyor insanoğlu aslında.Ama nedense dünyada yaşarken sanki bunlar olmayacakmış gibi yaşıyor.Sanki hiç ölmeyecek,sanki öldükten sonra yeniden dirilerek hesap vermeyecekmiş gibi yaşıyor.İşte çağımızın önemli bir manevi hastalığı da budur sanırım..
Ayetteki ikinci konuya gelince.Evet tıpkı mallarımız gibi çocuklarımız da bizim için birer imtihandır.Çocuklarımız,bizim dünyaya getirip bakıp büyüttüğümüz çocuklarımız…İşte bu yavrularımız bizim cennetimiz de olabilir cehennemimiz de olabilir.Bizi cennete götürecek evlat iyi bir İslami terbiye ile yetiştirilip ,dinin emir ve yasaklarını bilip yaşayan,ibadetlere düşkün,güzel ahlaklı evlattır.Ailesine,çevresine ,vatanına ve milletine faydalı olan evlattır bizi cennete götürecek evlat.Hem çocuklarımız böyle olursa dünyamızda cennetimiz olacaktır.
Bu hususta biz anne-babalara büyük görevler düşüyor. Nitekim Kur’an bizi şöyle kaz ediyor:
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.” (Tahrim6) Kendinizi ve neslinizi cehennem ateşinden koruyun!.Ne dehşet ifadeler değil mi ?Kendinizi koruyun ki evladınızı da koruyasınız.Hiç bir anne-baba evladının yanmasını ister mi?Elbette istemez.Ama mesela anne , çocuğum rahatsız olmasın,uykusu bölünmesin, o daha küçüktür diye sabah namazına kaldırmıyorsa sizce ona iyilik mi yapıyor kötülük mü? Hani onu koruyacaktık. Kendimiz namaz kılmakla sorumluluk bitiyor mu? Bitmiyor elbette.Hepimiz çobanız.Nitekim Efendimiz (sav): “Hepiniz çobansınız ve güttüğünüz sürüden mesulsünüz” buyurarak bu gerçeği çağlar öncesinde haykırmaktadır. Yine O (sav) “Çocuklarınıza yedi yaşına geldiklerinde namazı emrediniz( onları namaza alıştırınız)…” Bu da gösteriyor ki çocukları dünyaya getirmekle sorumluluk bitmiyor.Onların karınlarını doyurup üzerlerini giydirerek ceplerine harçlık koymakla da görev bitmiyor.Asıl görev onların eğitimi ile ilgilenmektir.Asıl görev onları iyi ahlaklı, topluma faydalı birer ferd olarak yetiştirmektir.
Efendimiz (sav)’in şu örnek davranışına bakar mısınız? Taha suresi 132. ayeti inince Efendimiz tam 6 ay sabah namazı için kızı Fatıma’nın kapısını çalarak onu namaza kaldırmıştır ki Hz Fatıma o sıralar Hz. Ali (k.v) ile evlidir ve evleri de ayrıdır.İşte o ayette şöyle denilmektedir: “Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et…”.İşte her konuda bize örnek olan Efendimiz’in örnek davranışı.
Yaz Kur’an Kurslarının yaklaştığı şu günlerde bütün bu yazdıklarımızı bir kez daha düşünelim. Okullar tatile girdi. Şimdi tatil zamanıdır diyebilirsiniz. Elbette doğrudur. Ama bir gerçek deha var. Bu yavrularımızın Kur’an öğrenmeye,dinimizi öğrenmeye de şiddetle ihtiyaçları var.O zaman anne-babalar olarak bir şeye karar vereceğiz.Biz bu yavrularımızın Kur’an öğrenmesini istiyor muyuz istemiyor muyuz? Bu yavrularımızın namazlı-niyazlı olmasını istiyor muyuz istemiyor muyuz?.Biz öldükten sonra peşimizden hayır dua edecek,bir Fatiha okuyacak nesil bırakmak istiyor muyuz istemiyor muyuz? Şüphesiz “elbette istiyoruz” diyeceksiniz. O halde çocuğumuzun elinden tutup en yakın camiye giderek cami görevlisine kaydını yaptıracağız.Bitmedi.Kurs müddetince de onlarla ilgileneceğiz.Acaba yavrum bugün camide ne öğrendi?, gerçekten camiye gitti mi gitmedi mi? diye sormalıyız.Buradan velilerimize ve yavrularımıza diyorum ki: Geleceğimiz olan bu yavrularımızı ihmal etmeyelim. Annesini kesen 11 yaşındaki ilköğretim öğrencisi de bir annenin evladı.Öz annesini kesecek kadar canavarlaşan bir evlat…Sözün özü canavar yetiştirmek de,melek yetiştirmek de bizim elimizde.Aslında Onlar bir melektirler.Çünkü onlar ter-temiz yaratıldılar.Fıtrat üzere dünyaya geldiler..Ama bu temiz fıtrat doğrultusunda yetişmeyenler işte böyle canavarlaşabiliyorlar…
Çocuklarımızın cennetimiz olması dileği ile.
Recep Şahan.