Hayırda Yarışmak
Devletimiz tarafından “Biz Bize Yeteriz Türkiye” yardımlaşma kampanyası başlatılıp da bağışlar yağmur gibi yağmaya başlayınca aklıma Tebük seferi öncesi yaşananlar geldi.
Hicretin 9. yılıydı. Şam’da 40 bin kişilik Bizans ordusunun üzerimize geleceği istihbaratı alınmıştı. Mevsim sıcak, düşman sayıca çok idi. Kıtlık da vardı. Çok zor bir sefer olacaktı. Bu yüzden Kur’an’da “güçlük zamanı” (Tevbe 9/117) diye isimlendirilmiştir. Ancak bu tehlike bertaraf edilmeliydi. Allah Rasûlü(as) tarafından “umûmî seferberlik” ilan edildi. Tüm halk yardıma çağırıldı. İstiklal Savaşındaki(1921) “Tekâlif-i Milliye Emirleri” de buna benziyor.
Sonra ne mi oldu? Tam bir hayır yarışı ortaya konuldu. Sahabe hayır yolunda birbiriyle yarıştı. Hz. Ömer malının yarısını getirdi. “Bu sefer Ebû Bekir'i geçerim herhalde” dedi kendi kendine. Hz. Ebu Bekir malının tamamını getirince Ömer ağlamaya başladı. “Bugüne kadar hayır yarışında seni geçmeye çalıştım, bu sefer geçerim diyordum. Artık anladım ki artık seni geçemeyeceğim” dedi. Hz Osman 300 deve, 100 at ve 1000 dinar verdi. Kaynaklarda Hz.Osman’ın tek başına ordunun 1/3’ünü donattığı yazılıdır. Kadınlar da bileziklerini, küpelerini bağışlamışlardı.
Allah Rasulü’nün rahle-i tedrisinden geçen sahabe gözünü kırpmadan malını hayır/iyilik yolunda sarf ediyordu. Çünkü “Verdikleriniz sizin vermedikleriniz başkalarınındır, veren el alan elden üstündür” düsturu hayatlarına hâkim olmuştu. Onlar asıl kalıcı olana yatırım yapmayı öğrenmişlerdi. Ahiret daha hayırlı ve daha kalıcı değil miydi? (A’la 87/17)
Onlar Kur’an’ı hayatlarına okuyorlardı. Bir ayetle hayatları değişiyordu. Tıpkı Ebû Talha gibi. Âl-i İmran 93. Ayet henüz inmişti. Ebû Talha Allah Rasûlü’ne koştu ve dedi ki: “Ey Allah’ın Rasulü duydum ki ‘sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe iyilerden olamazsınız’ şeklinde ayet inmiş benim en sevdiğim malım şu mescidin karşısındaki hurmalığımdır. Burayı vakfediyorum”
Yazımızın başlığını hayat kitabımız Kur’an’dan aldım. Şöyle der yüce Rabbimiz: “Herkesin yüzünü döneceği bir yönü vardır. Öyleyse siz hayırda yarışın…” (Bakara 2/148) Gördünüz mü ne dedi Rabbimiz? Dünyada herkes bir yol tutturmuş gidiyor. Sizin yolunuz hayır-iyilik yolu olsun. İyilik yolunda koşun, bu uğurda adeta birbirinizle yarışın. Dün sahabe bu yolda koşuyordu, bugün de ümmet coğrafyasında birçok Müslüman bu yolu ıssız bırakmıyor hamdolsun.
Bakınız milletimiz Koronavirüs salgını dolayısıyla mağdur olan vatandaşlarımız için nasıl seferber oldu. Devletimizin en tepesinden başlayarak amir, memur, işçi, işveren, esnaf, çiftçi, öğrenci…vs. herkes iyilik yolunda yürüyor. Hamdolsun devlet-millet bu hayır yolunda kenetlendi. Kimi arabasını satarak bu iyilik yarışına katıldı, kimi kumbarasında biriktirdiği parasını bağışladı, kimi buzağısını satarak bu hayır kervanına katıldı.
İyilik yolunda yürüyen kardeşlerimize bir müjde velim. İyilik yarışında önde olanlar ahirette de önde olacaklar, Allah’a yakın olacaklardır. (Vakıa 10-11) Hem de yapılan bu iyiliklerin karşılığı kat kat verilecektir. (Bakara 2/261)
Milletimiz her zaman mağdurun ve mazlumun yanında olmuştur. Bu millet mazlumun ve mağdurun hayır duasını almış bir millettir. Peygamber (sav): “Üç dua vardır ki geri çevrilmez. Anne-babanın çocuğuna duası, yolcunun duası ve mazlumun duası” buyurur. Deprem oldu seferber olduk. Ta Haiti’ye bile yardım eli uzattık. Geçenlerde bir gazeteci sırf “karalamak” için ülkem adına dünya çapında yapılan iyilikleri yazmış. Ülkem adına gurur duydum. Tabi kötü bir şey yapılmış gibi yazmış. Yereyim derken aslında övmüş yapılanları.
İyiliğe takoz mahiyetinde cılız bir iki aykırı ses de çıkmadı değil. Densizin birisi “İban Sûresi” diyerek Kur’an ile alay ediyor. Böylece güya bu iyilik kampanyasını itibarsızlaştırıyor. Bir başka densiz tayfa da “ZIRNIK YOK” diyerek bu kötülük yarışına katıldı. Ama işbu “kötülük severlerin” uğraşları milletin umumunda karşılık bulmuyor. Tabi herkes kendine yakışanı yapıyor. “Oluklar çift birinden nur akar birinden kir.”
Nemrud Hz. İbrahim’i yakmak için devasa bir ateş yaktırır. Ateşi gören canlılar kaçmaya başlar. Ancak karıncanın birisi ağzındaki bir damla suyla ateşe doğru gider. Diğer karıncalar nereye gidiyorsun diye sorunca “İbrahim’in ateşinini söndürmeye” cevabını verir. Bu kadarcık suyla o devâsâ ateş mi sönecek derler. Karıncanın cevabı ders mahiyetindedir: Olsun! Safım belli olsun. Selam olsun iyilik safında duranlara.
Recep Şahan.