Yalan Ateşe Götürür
İçtimai hayatımızı içten içe kemirip bir virüs gibi toplumsal bünyemize zarar veren davranışlardan biri de yalandır. Yalan kişinin gerçeği gizlemesi, bildiğinin aksini söylemesidir.Yalan çok çirkin bir davranış ve çok büyük bir günahtır.Yalanın hem dünyevi hem uhrevi karşılığı vardır ki bu karşılık elbette menfidir.Bu sebeple Kur’an’da “Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve doğru söz söyleyin. Böyle davranırsanız, Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resulüne itaat ederse, büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzab 33/70)
Yüce Rabbimiz Furkan Suresinin 63. ayetinde “Rahmanın has kulları olan kimseler…”diye başlayıp “Has Kulların” özelliklerini saymakta ve 72.ayette de “Yine onlar ki:yalan ve sahte olandan yana şahitlik etmezler..”buyurmaktadır. Allah’a göre bizler kuluz.İyi insan da kuldur kötü insan da.Ama mühim olan iyi kul olabilmektir.Zira Allah iyi-has kul olmamızı istiyor.
Has kul olabilmek için Allah’ın istediği formatta kul olmak şarttır. Yalan konuşmak ve yalancı şahitlik etmek de bu formatın dışında bir davranıştır.Yalan konuşmak ve yalancı şahitlik etmek olsa -olsa şeytanın istediği bir davranıştır.Yalanla iştigal ederek şeytana kul olunmuş olur,şeytanın arkadaşı olunmuş olur.Halbuki Kur’an’ın ifadesiyle(Bkz.Yasin36/60) şeytan bizim apaçık düşmanımızdır.
Yalan konuşarak gerçek ancak insanlardan gizlenebilir anma Allah’tan asla. Bu gerçeği şöyle haykırıyor Kur’an: “ Şüphesiz yerde ve gökte Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz.” (Al-i İmran3/5) Sosyal hayatımıza da yön veren yüce Kitabımız Kur’an ana-babanız aleyhine bile olsa doğruyu söylememizi istiyor.İşte ilgili ayet: “Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın).”(Nisa4/135)
İnsan yalan konuşarak, yalancı şahitlikte bulunarak bu dünyada işini yüzdürebilir, dünyevi bir cezaya da çarptırılmayabilir.Haksız olduğunu bile-bile maddi bir takım karşılıkla yalan söyleyip, haklıyı haksız ,haksızı haklı gösterterek adaleti yanıltabilir.Dolayısıyla zulme sebep olmuş olabilir.Ama unutulmamalıdır ki hayat bu dünyadan ibaret değildir.Mümin iki dünyalıdır.Mümin hayatın bu dünyadan ibaret olmadığına iman edendir.Mümin bilir ki bu dünya hayat serüvenimizin sadece 3. durağıdır ki bundan sonra ,Kabir durağı ile Mahşer durağı olmak üzere daha 2 durak daha vardır.İşte bu son 2 duraktaki durumumuz 3. durak olan bu dünyadan gönderdiğimize göre şekillenecektir.Nitekim Kurân bu hususta şöyle der: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Haşr59/18) Görülüyor ki bundan sonraki hayatımız şu anki hayatımızdaki davranışlarımıza göre şekillenecektir.Cehennemin odunu da buradan gidecek, cennetin sarayı,cennetin gülleri de buradan gidecektir. İşte bu tür zulme sebep olanlar Kur’an’da şöyle ikaz edilir.“Mü’min erkeklere ve Mü’min kadınlara , yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler,şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmiştir.” (Ahzab58)
Yalan insanı ataşe götüren son derece tehlikeli bir davranıştır.Bu hususu Efendimiz şöyle dile getirir :” “Size doğruluğu tavsiye ediyorum.Zira doğruluk iyiliğe götürür,iyilik ise cennete götürür.Kişi doğru söyleye söyleye,doğrunun peşinden koştukça Allah katında doğrulardan yazılır.Yalandan kaçının .Zira yalan kötülüğe götürür,kötülük de cehenneme götürür.Kişi yalan söyleye- söyleye ve yalanın peşinde koştukça Allah katında yalancılardan yazılır” (Buhari,Edeb 78/69)
Yalan Münafıklık alametidir
Yalan o kadar tehlikelidir ki Efendimiz tarafından münafıklık alameti olarak vasıflandırılmıştır.
“Dört şey vardır ki bunlar kimde bulunursa o kimse halis münafık olur.Her kimde bunlardan bir şey bulunursa –ondan vazgeçinceye kadar- kendisinde nifaktan bir haslet var demektir.Bunlar:1-Konuşunca yalan söyler 2-söz verince sözünde durmaz 3-va’dedince va’dinden döner 4- Bir dava ve duruşma esnasında haktan ayrılır.”(Buhari ,iman2). “Münafığın belirtisi üçtür: 1-Konuştuğu zaman yalan söyler, 2-Söz verdiği zaman sözünde durmaz, 3-Kendisine bir şey emanet edildiği zaman hıyanet eder” (Buhari,İman 2/24)
Yine O(sav) ne pahasına olursa olsun doğruluktan şaşmamak gerektiğini şöyle beyan eder : “Tehlikeyi doğru söylemekte görsenizde doğruluktan ayrılmayınız.Zira kurtuluş ancak ondadır. (Buharî, “Şehadet”, 10 )
Adam kayırmanın yaygın,güçlünün haklı olduğu çağımızda bu yüce prensiplere ne kadar da ihtiyacımız var.Toplumsal bunalımlara çare işte bunlar.Yalan,yalancı şahitlik,rüşvet,adam kayırma,gıybet..vs gibi toplumsal hastalıklarımızın tedavisi yine Kur’an’ın ve Sünnetin önerdiği manevi reçetelerdir.İşte müslümanın bu manevi hastalıklardan kurtulması için yapması gereken Kur’an’ın sunduğu reçeteleri tatbik etmektir.
Yalanla iştigal etmek büyük günahlardan sayılmaktadır.Nitekim Efendimiz(as) da bu hususta şöyle buyurur: “Büyük günahların en büyüğünü size haber vereyim mi? buyurdu. Dinleyenler: Evet, bildir, ey Allah'ın Resûlü, demeleri üzerine, Peygamberimiz: Allah'a ortak koşmak, anne ve babaya karşı gelmek, adam öldürmek buyurdu. Sonra da dayandığı yerden ayrıldı ve oturdu: İyi dinleyin, bir de yalan söz, yalan şahitliğidir, buyurdu. Bu sözü durmadan tekrar ediyordu. Orada bulunanlar: Keşke sükut buyursalar, dediler.” (Buhari, Şehâdet, 10)
Dikkat edilirse büyük günahlar sıralamasında yalancı şahitlik Allah’ın hiçbir surette affetmediği şirkten ve ana-babaya asi olmaktan sonra üçüncü sırada gelmektedir.Bu , bu fiilin ne kadar tehlikeli olduğunun işaretidir.Esasen yalancı şahitlik eden bir değil üç günahı birden işlemektedir ki üçü de kul hakkına taalluk etmektedir.Bunlar :1-Yalan söylemek 2- Haklı kimseyi haksız duruma düşürerek zorda bırakma 3- Haksızı haklı göstererek haksıza yardım etmek.
Özetle gizliyi de açığı da bilen Allah’tan hiçbir şeyi gizlemek mümkün olmadığına göre üç kuruşluk dünya menfaati için yalan konuşarak ahireti mahvetmemek gerekir.Zira mahşerdeki büyük mahkemede müflis duruma düşmek de söz konusudur.
“Müflis (iflas eden kisi) kimdir, bilir misiniz? Orada bulunan sahabiler söyle cevap verdiler:
- Bize göre müflis, mali-mülkü varken hiç parasi, esyasi kalmamis kimsedir.
Bu cevap üzerine Efendimiz(as) söyle buyurdular:
- Gerçek müflis su kimsedir: Kiyamet günü, namaz, oruç ve zekât sevaplariyla huzura gelir. Fakat birisine sövmüs, digerine iftira etmis, birisinin malini yemis, digerinin kanini dökmüs, bir digerine vurmustur. Böylece üzerinde birçok kimsenin hakki birikmistir. O kimsenin ibadet sevaplarindan hak sahiplerine haklari ödenir. Sevaplar biter, ancak alacaklar bitmez. Iste o zaman, hak sahiplerinin günahlari bu kimseye yüklenir. Böylece atese müstehak olur.(Sahih-i Müslim, Kitabü’l-Birr, Hadis No. 59)
Recep Şahan.