İnsanları affedeni Allah aziz kılar
Allah-u Zülcelâl, yardımını ibadete, takvaya, zikre bağlamıştır. Allah-u Zülcelal'e hiçbir şey mani değildir, istediğine yardım eder. Allah-u Zülcelal'in bizi affetmesi için biz de mü'min kardeşler olarak aramızdaki davranışlarımızdan dolayı birbirimizi affetmeliyiz. Bu konu hakkında şu ayet-i kerime vardır: “... Sizin bağışlamanız ise takvaya daha yakındır...” (Bakara; 237)
Akrame radıyallahu anhu isminde bir Ashab-ı Kiram şöyle anlatmıştır: Allah-u Zülcelâl Yusuf aleyhisselama şöyle buyurdu: “Ey Yusuf! Ben seni, hem dünyada hem de ahirette niçin aziz kıldığımı biliyor musun? Sen kardeşlerini affettiğin için Ben de seni hem dünyada hem de ahirette aziz kıldım.”
Yusuf aleyhisselamın kardeşleri onu kuyuya attılar, ondan sonra onu ucuz bir paraya sattılar. Sonra Yusuf aleyhisselam köle olarak Mısır'a gitti. Yıllar sonra Mısır'a padişah olunca, kardeşleri onun yanına gelip ondan özür dilediler. O, onlara ayet-i kerimede buyrulduğu gibi şöyle dedi: “Yusuf dedi: ‘Bugün size bir ayıplama ve azarlama yoktur. Allah, sizi, mağfiretiyle bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.” (Yusuf; 92)
Yusuf aleyhisselamın ahlakının öyle güzel olması, kardeşlerini affetmesi onu ne yaptı? Padişah yaptı. Eğer nefsinin istediği gibi davransaydı, onlara ceza verecekti ve padişah olduğu için onları hapse atıp intikamını alacaktı. Ama öyle yapmadı.
İnsan Allah-u Zülcelal'in kullarına, denizden bir damla, bir zerre kadar da olsa Allah'ın istediği gibi davranırsa bu Allah'ın hoşuna gider ve o kişiyi de yeryüzünde şerefli kılar. Bu şekilde davrandığımız ve daima Allah'ın rızasına meraklı olduğumuz zaman, Allah-u Zülcelâl sekerat esnasında, Cebrail aleyhisselamı bizim yardımımıza gönderecektir.
İnsan dünyada neye meraklı olursa sekerat esnasında da onunla meşgul olup o halin içine girer. Seleflerimiz buna pek çok örnek vermişlerdir.
Anlatıldığına göre, bir kişinin üzerinde, perşembe ve pazartesi günü ödenmesi gereken vergi borcu vardı. O kişinin aklında ve merakında, daima pazartesi ve perşembe günü ödeyeceği vergi vardı. Bu kişi bir gün sekerata girdi. Sekerat esnasında Kelime-i Tevhid telkini sünnet olduğu için ona: “La ilahe illallah!” dediler. O ise: “Pazartesi ve perşembe!” diyordu. Çünkü normal hayattayken, aklında daima o olduğu için sekerat esnasında, ölürken de aklına o geliyordu.
Onun için bu örnek bize ibret olsun ki, dünya hayatında Allah'ın rızası ve “La ilahe illallah” Kelime-i Tevhid’i, bize bir merak konusu olsun ve daima fikrimizde bulunsun. Bu sayede, sekerat esnasında kimse bize Kelime-i Tevhid telkin etmese de biz onu hatırlayıp söyleriz.
Seyda Muhammed Konyevi