Yolumuz Sohbet Yoludur
Sohbet, günlük dilde konuşmak ve konuşmak için bir araya gelmek manasında kullanılır. Arapça aslında sohbet, dostluk, beraberlik manasına gelir. Peygamber efendimize iman edip, onun yolunda bulunanlara Sahabe-i kiram denilmesi de bu manadadır.
Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Peygamber’in hicretinden söz edilirken onun yoldaşı Hz. Ebû Bekir’den (li-sâhibihî) sıfatıyla bahsedilir. (Tevbe, 40) Resulullah sallallahu aleyhi vesellem de: “Ashabımdan hiçbirini çekiştirmeyin,” (Müslim, Fezâilü’s-sahabe, 221, 222) buyurarak aynı ismi kullanır.
Dostların birbirleriyle konuşup görüşmesi, fikir birliği içinde olmalarını sağlayacağı için konuşmaya da “sohbet etmek” denilmiştir.
Tasavvuf yolunda ise sohbet, en temel irşad usulü olarak önem taşır. Bilhassa Nakşibendî yolunda sohbet, mürşidin müridini yetiştirmesinde en tesirli yollardan birisidir.
Tasavvuf tarihinde ortaya çıkan bazı meşrebler, çeşitli kılık kıyafetler, ayin ve merasimler ortaya koysa da Nakşibendî yolu Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin ashabını yetiştirdiği sohbet yolunu ihya etmişlerdir. Çünkü Nakşî yolunun sadatları daima sünnete bağlı kalmaya dikkat etmişlerdir.
Malum olduğu üzere Selef-i salihin dediğimiz, ilk üç nesil, yani, sahabe, tabiin ve tebe-i tabiin efendilerimiz, Sünnet-i Seniyyeye bağlı bir zühd ve takva yolunu yaşamışlardır. Tasavvuf da özü itibarıyla onların yaşadıkları kulluk hayatının ruhani yönüdür.
Sohbet, ashabı kiramın büyük bir teslimiyet ve muhabbetle Peygamber efendimizden istifade etmesini sağlamıştır. Efendimiz aleyhisselatu vesselam her çeşit insanın aralarında bulunduğu ashabını sohbetle yetiştirmiştir. Onlardan sonra gelen tabiin nesli de aynı şekilde sahabe alimlerinin sohbetlerinde yetişmiştir. Böylece bizlere sağlam bir yol bırakmışlardır.
Silsile-i şerifte isimleri sayılan sadatlarımız, böylece bir önceki nesilden aldıkları ilmi, edebi, feyz ve ruhaniyeti bir sonraki nesle aynen aktarmışlardır. Bu sayede hiçbir değişme, bozulma, yozlaşma olmadan din ve maneviyat bize ulaşmış oldu. Bizden sonrakilere aktarmamız için bizim de sohbet yolundan adabına uygun şekilde istifade etmemiz gerekir.
Tasavvuf Sohbeti Nasıl Olur?
Tasavvuf yolunun usulü olan sohbetin kendine göre bir adabı vardır. Gereği gibi istifade edebilmek için mutlaka adabına dikkat edilmelidir.
1- Sohbet Allah'ı Hatırlatır
Tasavvuf sohbeti, Allah-u Zülcelâl’i hatırlatan bir sohbettir. Allah'a karşı kulluk edebimizin nasıl olması gerektiğine dair hatırlatmalar yapılır. Gönle tesir eden misaller verilir. Geçmiş Peygamberlerin kıssaları, Allah dostlarının menkıbeleri anlatılarak onların ruhaniyetinden istifade edilir.
Tasavvuf büyükleri, halkı irşad için daima kolay anlaşılan, sade ve samimi bir üslubu benimserler. İlmi seviyelerini ortaya koymaya çalışmaz, asıl halka lazım olan hususlardan bahsederler. En fazla ihtiyaç olan hususları tekrar ederek iyice anlaşılmasını ve hatırda tutulmasını sağlamaya gayret ederler. Bunun şuurunda olarak sohbette ne anlatılırsa, “Demek ki bizim en çok bu ikazlara ihtiyacımız var,” diye düşünmeli, ilgiyle dinlemelidir.
2- Sohbetin Maksadı Maneviyattır
Sohbetin asıl gayesi, bilinmeyen şeyleri öğretmek değil, kalbe huşu ve takva halini nakşetmektir. Bir kişinin ilmî tahsili hangi seviyede olursa olsun, sohbetten alacağı asıl fayda feyz ve ruhaniyettir. Bunu hiçbir zaman unutmamalı, sohbete gelirken muhtaçlık şuuru ve hiçlik edebiyle gelmelidir.
Benlik iddiası içinde gelenler sohbetin feyzinden istifade edemezler. Bilgiçlik, iddiacılık, tartışmacılık sohbetten istifade etmeye mani olur. Bunlar başkalarının da huzurunu bozdukları için kul hakkına girerler. Zaten sohbetin kıymetini bilmeyenler, bu nimeti kaybederler.
3- Muhabbet Şarttır
Sohbetten istifade etmek için muhabbet şarttır. Muhabbet, samimi bir kalple ve sırf Allah için sevmektir. Nakşibendî yolunda mürşidin irşadından istifade etmek için mürşide muhabbet şarttır. Bunun yanında sofi kardeşlere, bilhassa hizmette öncülük edenlere karşı da muhabbet beslemelidir.
Nefis tasavvuf yoluna girip terbiye olmak istemediği için bu yolda kardeşlerimize karşı türlü türlü kuşkular, husumetler üretmeye çalışır. Nefsin bu oyununa karşı uyanık olmalıdır. Velev ki kardeşler arasında herhangi bir anlaşmazlık olsa dahi hemen nefsimizi dizginleyip, onun oyununu bozmalıyız. Sulhu ve fedakârlığı tercih etmeliyiz. Zaten bir taraf sulhu tercih edince diğer taraf da ısrarcı olmaz. Böylece düşmanlık ortaya çıkmaz.
4- Gönül Huzuru ile Gelmelidir
Sohbetlerde gönül huzuru çok mühimdir. Gönül huzurunu bozan her türlü hal ve hareketten kaçınmalıyız. Sohbete vaktinde gelmeli, sükûneti bozmamalı, lüzumsuz konular açmamalıdır.
Sohbete gelirken kılık kıyafetimiz sohbete uygun olmalıdır. Herkesin dikkatini çekecek kadar süslenmek, üstünlük taslamak sohbetin huzuruna zarar verir. Çok bakımsız olmak, temizliğe riayet etmemek de uygun olmaz. Sade, temiz ve ağırbaşlı bir kıyafetle gelmelidir.
Sohbete geleceğimiz gün, gönlümüzü hazırlamalıyız. Tasavvuf yollarına giren kişilerin, televizyonda, internette önüne gelen şeyleri seyretmesi uygun değildir.
5- Boş Bulduğu Yere Oturmalı
Sohbete gelen bir kişi, kendisine özel muamele beklememelidir. Hemen boş bulduğu yere oturmalıdır. Burada bulunmanın Allah'ın en büyük nimeti olduğunu düşünmelidir. Nice insanlar gaflet içindeyken bize bu yolları nasip ettiği için Allah'a hamd etmeli, bu hizmetlere vesile olanlara dua etmelidir.
Sohbete yeni katılan kardeşlerimize yer açıp, güler yüz gösterip, gönlünü ısındırmak lazımdır. Bu hususta herkes elinden geleni yaparsa sevap kazanır.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin ashabından bir zat, şöyle anlatır:
“Bir gün Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem mescitte ashabından bir kısmıyla beraber halka olmuş sohbet ediyordu. O esnada üç tane adam kapıda göründü. Biri içeri girmeden döndü gitti. Diğer ikisi ise girip yanımıza geldiler. İçlerinden birisi, halkada gördüğü bir boşluğa oturdu. Diğeri ise, yer kalmadığı için ve kimseyi de rahatsız etmemek düşüncesiyle halkanın hemen arkasına oturdu.
Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem sohbetinin bir yerinde şöyle buyurdular:
“Size şu üç kişinin halini anlatayım mı? Halkaya oturan birincisi Allah-u Teâlâ’ya sığındı. Allah da onu himayesine aldı. İkincisine gelince o kimse Allah’tan hayâ etti, edebe sarıldı. Allah-u Zülcelâl de o kulundan hayâ etti; onu azabından emin kıldı. İçeri girmeyen diğerine gelince; o, bu meclisten yüz çevirdi. Allah da ondan yüz çevirdi.” (Buhari, İlim 8; Müslim, Selam, 10; Muvatta, Selam, 3)
6- İlim Öğrenmeli
Sohbetlerde bahsedilen konuları iyice anlamak için dini bilgilerimizi artırmaya çalışmalıyız. İnsan anlamadığı şeyleri dinlemekten sıkılır. Eğer sohbetten daha iyi istifade etmek istiyorsak, bol bol kitap okuyarak bilgimizi artırmalıyız. O zaman daha kolay anlar ve istifade ederiz.
7- Halini Muhafaza Etmeli
Sohbetten aldığı feyzi muhafaza etmek için diğer zamanlarda da dilini ve kulağını gıybetten, gözünü haramdan korumalıdır. Helal kazançtan yiyip içmeli, dünyaya fazla düşkünlük göstermemelidir. Namazlarını ve evradını aksatmayıp gafletten uzak bir şekilde yapmaya gayret etmelidir.
Adaba riayet edilirse sohbetler gönüllerimizin pasını siler, uyanıklık ve şevk verir. Sohbette Peygamber aleyhisselatu vesselamın ismi anılıp ona salavat getirildikçe, sadatların menkıbeleri anlatıldıkça, onların maneviyatları o sohbettekilerin üzerini kaplar. Melekler de onların üzerine kanatlarını gerer. Böylece onların kalbindeki kasvet ve lekeler gider, nur ve füyuzat dolar.
Peygamber sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor ki:
“Bir topluluk Allah’ı zikretmek üzere bir araya gelirse melekler onların etrafını sarar; Allah’ın rahmeti onları kaplar; üzerlerine sekînet iner ve Allah Teâlâ onları yanında bulunanlara över.” (Müslim, Zikr 39, 38. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 14; Tirmizî, Daavât 7; İbni Mâce, Mukaddime 17)
Sohbetten istifade ettiğimizi, amellerimizden aldığımız feyzden hissedebiliriz. Ama fevkalade haller yaşamayı da beklememelidir. Esasen rüyalar görmek, çeşitli hisler duymak imtihan vesilesi de olabilir. Bunlara aldanıp gevşeyenler imtihanı kaybeder.
En büyük keramet, istikamettir; yani doğru yolda sabırla devam etmektir. Tasavvuf yolunda ilerlemek isteniyorsa, nefsin sabırsızlığına karşı sürekli mücadele etmeli, dünyaya çağıranlara uymamalıdır.
Rabbimiz bize son nefese kadar, salih arkadaşlarla birlikte doğru yol üzerinde sabırlı olmayı emrediyor:
"Ve Rabbinin hoşnutluğunu umarak, sabah akşam O'na yalvarıp yakaranlarla birlikte, sen de sabret. Dünya hayatının cazibesine kapılarak gözlerini onlardan ayırma! En güzel yolu terkedip bencil arzuları peşine düştüğü için, kalbine zikrimizi unutturduğumuz kimseye de uyma. Zaten o işinde sınırı aşmıştır." (Kehf, 28)*
*Seyda Muhammed Konyevi hazretlerinin sohbet ve nasihatlerinden hazırlanmıştır.
Seyda Muhammed Konyevi.