* FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: Mi’rac Hadisesi - Ahireti Nebevî Temaşa 5  (Okunma sayısı 56 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7644
Mi’rac Hadisesi - Ahireti Nebevî Temaşa 5
« : Şubat 02, 2025, 07:57:40 ÖÖ »


Mi’rac Hadisesi - Ahireti Nebevî Temaşa  5

Mİ’RACA GÖTÜREN HADİSELER

d-Hz. Resulullah’ın (sav) İslâm’ı tebliği

* “Ey örtüsüne bürünüp sarınan! Kalk da (insanları) uyar. Sadece Rabb’ini büyük tanı. Elbiseni temiz tut. Kötü şeylerden (şirkten) uzak dur!” (Müddessir, 1-5) ayetleri gelince Hz. Resûlullah İslâm’ı yakınlarından başlayarak gizlice tebliğ etmeye başladı. Sonra “Resûlüm, emrolunduğun şeyi (İslâm’ı) kafalarını çatlatırcasına bildir! (tebliği açıktan açığa yap) Müşriklere aldırma!”(Hıcr-94). Ve “Ey Resûlüm Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Etmezsen Allah’ın elçiliğini yerine getirmiş olmazsın. Allah seni insanlardan koruyacaktır…” (Mâide- 67) ayetleri geldikten sonra Hz. Resûlullah, Safâ tepesine çıkarak ‘Ey Kureyşliler! Buraya geliniz, toplanınız, mühim bir haberim var’ diye seslendi. Kureyşliler, çağıranın Muhammed-ül Emin dedikleri zat olduğunu görünce hemen toplandılar. ‘Ey Muhammed! Bizi buraya niçin topladın, neyi haber vereceksin?’ Diye merakla sordular. Allah Resulü, merakla bekleyen Kureyşlilere şöyle dedi; ‘Ey Kureyş topluluğu! Bu dağın ardında düşman atlıları olduğunu ve size hücum edeceklerini söylesem bana inanır mısınız?’ Muhammed-ül Emin dedikleri ve o zamana kadar da yalan söylediği hiç görülmemiş olan Hz. Peygamber’e, topluluk hep bir ağızdan ‘Evet senin yalan söylediğini görmedik, doğru söylediğine inanırız’ dediler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem, kabilelerin herbirini adlarıyla çağırarak şöyle dedi; ‘Ben, Allah’ın kulu ve Resûlüyüm. Size gelecek büyük bir azabın olduğunu, Allah’a inanmayanların o çetin azaba uğrayacaklarını haber veriyorum. Ey Kureyşliler! Benim durumum, düşmanı gören ve ailesini korumak için hemen koşup haber veren adamın hali gibidir. Ey Kureyş Cemaati! Siz uykuya dalar gibi öleceksiniz. Sonra uykudan uyanır gibi de dirileceksiniz.

Kabirlerden kalkıp, Allah’ın huzuruna varacak ve Dünya’da yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz. İyi işlerinizin mükâfatını, kötülüklerinizin de cezasını göreceksiniz. Mükâfat ebedi kalacağınız Cennet, ceza da daimi bir Cehennem olacaktır. Gelin putlara tapmayın. dedi. Ve “Sizin İlâh’ınız bir tek İlâh’tır (bir tek Allah’tır). O’ndan başka İlâh yoktur. O, Rahman’dır, Rahîm’dir” (Bakara-163) ayetini okudu. Ve ‘sizi bir tek Allah’a iman etmeye çağırıyorum’ dedi (Buhârî, Tefsir-26. Müslim, İman-348-355). Allah Resûlünün akıllara, kalplere tesir eden bu konuşması karşısında amcası Ebû Leheb öfkelenerek eline bir taş alıp, Hz. Peygamber’e fırlattı. Ve şöyle bağırdı; ‘Helâk olasıca, bizi buraya bunun için mi çağırdın?’ Ebû Leheb’in bu küstahça davranışının cezasını Cenab-ı Hakk şöyle bildirdi: “Ebû Leheb’in iki eli kurusun! Kurudu da (mahvoldu). Ne malı, ne de kazancı ona fayda vermedi. O, bir alevli ateşe (Cehennem’e) girecek. Karısı da boynunda bir ip (hurma lifinden bükülmüş) olduğu halde odun hammalı olarak (ateşe girecek.)” Tebbet, 1-5. (Buhârî, Tefsir-26/2. Müslim, İman-355. )

*Hz. Resûlullah açıktan, çekinmeden, korkmadan putlara ve puta tapınmaya karşı çıkıyor ve insanları Tevhid’e (tek bir Allah’a inanmaya) çağırıyor, Dünya ve Ahiret saadetine davet ediyordu. Bu durum senelerce ‘Atalarımızın dini’ dedikleri putperestlik ve şirke dalmış olan insanların özellikle de Kureyşin ileri gelenlerinin kolayca kabul edebilecekleri bir hâl değildi. Onlar bâtıl (yanlış) yolda yürümeye devam etmekte ısrar ediyorlar ve ‘biz atalarımızın dininden ayrılmayız’ diyorlardı. Hz. Resûlullah ise onlara şu ayetle cevap veriyordu; “Onlara (Müşriklere) Allah’ın indirdiğine (Kur’ân’a) uyun!” Dendiği zaman, onlar ‘hayır, biz atalarımızın gittiği yola uyarız’ dediler. Ya, ataları hiç akıl etmemiş, doğruyu bulamamış olsalar da mı? (yanlış yolda gittiklerini bilselerde mi?) Bakara-170.

*Müşrikler, putları ve putçuluğu sadece bir tapınma vasıtası olarak görmüyor, aynı zamanda onlara bir ticaret metâı olarak bakıyorlardı. Zira müşrikler put yapıyorlar ve yaptıkları putları da Kâbe’yi ziyarete gelenlere satıp kazanç elde ediyorlardı. Müşrikler, putlara tapma terkedilince Kâbe’ye gelenlerin artık olmayacağı dolayısıyla ticaretlerinin zarar göreceğinden endişe ediyorlardı. Diğer bir husus da, Hicâbe, Sikâye ve Rifâde hizmetlerinin (Kâbe’nin kapısı ve anahtarlarının muhafazası, Kâbe’nin diğer bakım işleri ve gelen ziyaretçilerin yemek, su, vs ihtiyaçlarının temini hizmetleri) görülmesi işiydi. Bu işleri Mekke’nin ileri gelenleri kendi aralarında paylaşmışlardı. Ve bu da önemli bir gelir kaynağıydı. Hz. Resûlullah’ın tebliğ ettiği İslâm dini, putları ve putçuluğu yasaklamakla, bir bakıma müşriklerin menfaatlarına zarar vermiş oluyordu. Bu yüzden çıkarları zedelenen kimseler Hz. Peygamber’e ve İslâm’a şiddetle karşı çıktılar.

*Cahiliye devrinde kabileler arasında bir ‘soy-sop’ üstünlük yarışı (ırkçılık) ve menfaat çatışmalarından dolayı devamlı harpler olurdu. Öyle ki, üstünlük ve öğünme yarışında iş, mezarlardaki ölülerin bile sayıldığı (hangi kabile daha fazla öldürmüş) bir duruma kadar götürülürdü. Halbuki, Allah; “Ey insanlar! Biz, sizi bir erkek ve bir kadından (Hz. Âdem ve Havva) yarattık.

Soyunuzla-sopunuzla (ırkınızla-akrabalarınızla) birbirinize karşı (üstünlük taslayıp) övünesiniz diye değil. Birbirinizi tanıyıp, kaynaşasınız diye sizi kabilelere ve milletlere ayırdık. Allah katında en üstün olanınız takvâda (Allah’ın emirlerine itaâta ve yasaklarından kaçınma da en ileride olanınız) üstün olanınızdır. Hiç şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdardır” diyordu (Hucurât-13). Soyluluk ve ırkçılık dem ve damarlarına işlemiş olan Mekke’nin kibirlilerinin İslâm’ın bu hükümlerini kabul etmeleri mümkün değildi.

Prof. Dr. Yusuf Özertürk.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap