* FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: Mi’rac Hadisesi - Ahireti nebevî temaşa 6  (Okunma sayısı 66 defa)

0 Üye ve 4 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7644
Mi’rac Hadisesi - Ahireti nebevî temaşa 6
« : Dün, 08:52:14 ÖÖ »


Mi’rac Hadisesi - Ahireti nebevî temaşa  6

 Mİ’RACA GÖTÜREN HADİSELER

d-Hz. Resulullah’ın (sav) İslâm’ı tebliği

3-İslâm, köleliğe karşıdır.       
*Dünya’nın diğer yerlerinde olduğu gibi Arabistan ahalisi arasında da kölelik meşru kabul ediliyordu.

İnsanlar birer mal gibi alınıp, satılıyordu. Köle, efendisinden hiçbir hak talep edemezdi. Efendi kendinde, köleye karşı her türlü muameleyi yapma hakkının olduğunu bilirdi. Köle, efendisinin izni olmadan bir inancı da kabul edemezdi. Hz. Resûlullah, Hucurat suresi’nin 13. ayetini tebliğ ederek, ’insanların insanlıklarından dolayı tabii hakları olduğunu (her insan doğuştan hür olarak doğar. Kimse kimsenin kölesi değildir. Her insanın canı, malı ve şerefi kutsaldır.

Meşru bir sebep olmadan onlara dokunulamaz. ) ve liyakât ve çalışıp hak etmenin dışında, kimse bir diğerinden üstün değildir…’ diyordu (1). İslâm, insan olmaları hasiyetiyle efendi ile köleyi eşit kabul ediyordu. İslâm tebliğ edilince bazı köleler Müslüman oldular. Müşrikler, kölelerin Müslüman olmasını ve efendi ile kölenin asla eşit olamayacağını söyleyerek Hz. Resûlullah’a ve İslâm’a şiddetle karşı çıktılar.

4-İslâm, kadını yüceltmiştir.         
                   
*Ortaçağ’da birden fazla kadınla evlenmek dünyanın her tarafında meşru kabul ediliyordu. Meşru olarak görmeyen toplumlarda da fahişelik ve evlilik dışı yaşama yaygındı. Ortaçağ Arabistan toplumlarında da, bir erkek istediği kadar kadınla evlenebilir (10-20)ve istediğini de hiçbir hak vermeden boşayabilirdi. İslâm, bazı istisnalar hariç bir kadınla evlenmeyi tavsiye etmiştir(2). İslâm’ı bilmeyenler, kendi örf-geleneklerine göre evlenen Müslümanlar veya kasıtlı olarak İslâm’ı kötülemek için İslâm muhalifleri/düşmanları bu konuyu bilerek çarpıtıp, istismar etmişlerdir. İslâm, ‘cahiliye Arap toplumlarında sanki bir kadınla evlenmek varmış da, bunu dörde çıkarmıştır’. Bilakis İslâm’ın tebliğ edildiği devirde Arabistan toplumlarında birden çok(10-20) kadınla evlenmek vardı. İslâm, 10-20 kadınla evlenmeyi aslında bire indirmiştir. Çünkü Allah, “…. Eğer birden fazla evlendiğinizde haksızlık yapmaktan (eşit davranamamaktan) korkarsanız bir tane alın(bir kadınla yetinin). …. Bu adaletten ayrılmamanız için en uygun olandır” (Nisa-3) demektedir. Burada adaletten bahsedilmektedir. Bir erkeğin birden fazla eşi arasında hepsine eşit muamele edip, ayırım yapmıyacağını hangi babayiğit söyleyebilir. Demek ki, İslâm bir eşliliği tavsiye etmektedir. Gerisi istismardır. İslâm dört kadına kadar evlenmeyi bir kaide olarak vaaz (emretmemiş) etmemiş, ancak bazı özel durumlarda izin vermiştir. Bu özel durumlar arasında; kadının iyileşmeyecek bir hastalığa yakalanması, Kadının kısır olması, Harplerle erkeklerin sayısının azalması, kadınların sayıca artması, erkeğin cinsi yönden aşırı kuvvetli olup, zina yapma ihtimalinin kuvvetle ihtimal dahilinde olması, vs, sebepler ortaya çıktığında ne olacaktır? Ayrıca kadının aybaşı, gebelik, lohusalık, süt emzirme, vs halleri olduğunda nefsine fazla sabredemeyen erkek ne yapacaktır? Bu gibi durumlarda erkek karısını boşasın mı?, yoksa hanımının rızasıyla 2. bir eş alsın mı? veya zina mı yapsın? O zaman İslâm’daki evlilik mevzuunu istismar edip, İslâm’a hücum edenler buna da bir çözüm getirsinler! Bugün ‘medeni’ denen batı toplumlarında fahişe evleri yok mu? Bir erkek bir kadına sadık kalabiliyor mu? Yoksa ‘sevgili, metres, birlikte yaşama, kaçamak yapma, vs adı altında zina yapılmıyor mu? Bunlara yok denilemiyorsa ki, bunlar gerçektir. O zaman İslâm’a hücum edenler dürüstçe davransınlar. Samimi bir Müslüman asla zina yapmaz. Hanımına ihanet etmez. ‘Medeni’ denen toplumlarda kaç evli erkek zina yapmıyor? Gerçekçi olunursa böyle olanlar çok nadirdir.

5-Müşrikler Hz Resûlullah’a hased etmişlerdir.       
         
* Hz. Resûlullah, daha doğmadan önce babasını, 6 yaşındayken de annesini kaybetmişti. Yani hem yetim, hem de öksüzdü.

Müşrikler O’na Ebu Talib’in yetimi diyorlardı. Allah, elçilik görevini O’na verince, kibirli ve her hakka kendilerinin layık olduğunu kabul eden Müşriklerin ileri gelenleri, bu durumu hazmedemediler. Ve dediler ki, ‘Kur’ân inecekse niçin nüfuzlu kimselere ve zengin kimselerden birine inmedi?’ Nitekim Mekke’nin ileri gelen kibirli reislerinden Velid bin Muğıre ‘Ben Kureyşlilerin seyyidi (efendisi) ve büyüğü olduğum halde (Kur’ân) nasıl bana inmez de Muhammed’e Vahiy iner’ diyecektir. Yani demek istiyor ki, ‘Peygamber olunacaksa, o ben olmalıydım’, ’Ebu Talib’in yetimi değil’ demek istiyor. Halbuki cahil mütekebbir bilmiyor ki, Allah, insanların keyiflerine göre değil, Kendi ilmine göre istediğine Peygamberlik vazifesi verir.

(1):’’Ey insanlar! Biz, sizi bir erkek ve bir kadından (Hz. Âdem ve Havva) yarattık. Soyunuzla-sopunuzla (ırkınızla-akrabalarınızla) birbirinize karşı (üstünlük taslayıp) övünesiniz diye değil. Birbirinizi tanıyıp, kaynaşasınız diye sizi kabilelere ve milletlere ayırdık.

Allah katında en üstün olanınız takvâda (Allah’ın emirlerine itaâte ve yasaklarından kaçınma da en ileride olanınız) üstün olanınızdır. Hiç şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdardır”(Hucurât-13).                           
(2): “Ne kadar uğraşırsanız uğraşın. Eşleriniz arasında adaleti yerine getiremezsiniz…”(Nisa-129).

Prof. Dr. Yusuf Özertürk.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap