Bir Engelli Çevresinden Ne Bekler
Hayat Beklentiler Arası Yolculuk…
Esasen hayat başlı başına bir beklentiler yumağıdır.
İnsanoğlu hayatı boyunca beklentiden beklentiye gelir gider.
Beklenti deyip geçmemek lazım, zira insan beklentileri karşılandığı ölçüde huzurlu ve mutlu, beklentilerini karşılayabildiği ölçüde başarılıdır. Bu itibarla denilebilir ki, bir öğretmen öğrencilerinin beklentilerine cevap verebildiği ölçüde onlara yararlı olabilir. Bir din görevlisi, cemaatin taleplerine cevap verebildiği kadar onlar üzerinde etkili olur. Bir köşe yazarı, okurlarının duygularına tercüman olabildiği kadar okunur. Bir futbolcu taraftarını, bir sanatçı, izleyicisini coşturabildiği kadar sevilir.
Hepimizin herkesten beklentileri var, mesela biz toplum olarak bir engelliden ne bekleriz? Bu beklentileri şu şekilde sıralamak mümkün:
Biz bir engelli kişiden öncelikle engelini aşmasını bekleriz, çalışkan bir kişi, üretken bir insan, azimli bir birey olmasını arzu ederiz.
Yukarıdaki soruyu bir de tersten soralım: Bir engelli, ailesinden, hocalarından, idarecilerinden, arkadaşlarından ve çevresinden ne bekler? İşte bu çok önemli soruya mütevazı birkaç cevap denemesi:
Engellinin, ailesinden beklentileri:
Engelli bir kimsenin, isyan bataklığından çıkıp huzur tepelerine yükselmesinin merdiveni ailedir. Ailesinden yeterli derecede destek almış bir engelliye hiçbir zorluk köstek olamaz, ailesini arkasına almış bir engelli hedeflediği bütün başarıları da önüne almış demektir. Bu meyanda anne, baba, kardeşler, eş ve çocuklara düşen görevleri tek bir cümleyle özetlemek gerekirse, zannediyorum şöyle bir cümle kurmak yerinde olacaktır: “İstisnasız bütün aile bireyleri, içlerindeki engelliyi sevgiyle bağrına basmalı, ona anlayışla yaklaşmalı; bir sırdaş, bir yoldaş, bir arkadaş olarak onu aileye ve topluma kazandırmalıdır.”
Engellinin, öğretmenden beklentileri:
Her başarılı engellinin arkasında fedakâr, cefakâr ve vefakâr bir öğretmen vardır.
Anne-babanın elinden tutarak okula getirdiği engelliyi, öğretmen de aklından tutarak aydınlık yarınlara götürmelidir. Bu zaviyeden bakıldığında engellilerle ilgili öğretmenlere düşen görevleri şu şekilde aktarabiliriz:
Bir engelliyi topluma kazandırma noktasında, kendisini o gayeye adayarak, bu konuda hiçbir engel tanımamak.
Engellilerin okuldaki sorunlarına pratik çözümler üretecek donanıma sahip olmak.
Engelli öğrencilerin, arkadaşlarından gelecek zararlı söz ve davranışlara karşı gerekli tedbirleri almak.
Onlara hayat okulunda ayakta kalabilecekleri bilgi ve becerileri okul hayatında kazandırmak.
Engellinin din görevlisinden beklentileri:
Engelli bir kimse için din görevlisi de en az öğretmen kadar önemlidir. Bir engelliye doğru bir şekilde Rabbini, dinini, kitabını, peygamberini öğretmek, deyim yerindeyse onu intihar girdabından alıp iftihar bahtiyarlığına yükseltmektir.
Engelli olmanın peygamber olmaya, peygamber müezzini olmaya, devlet başkanı olmaya, muhaddis, müfessir ve mütefekkir olmaya engel olmadığını bilen bir engelli bütün engellere meydan okur. Nitelikli bir din görevlisi, gönlünden tuttuğu bir engelliyi Allah (c.c.)’ın izniyle aciz insan konumundan çıkarıp, herkesin el üstünde tuttuğu aziz insan durumuna getirebilir.
Bütün engellileri kederden emin kılmanın en güzel yolu, onlara her şeyin Allah (c.c.)’tan geldiğini, yani kaza ve kader kavramını tüm boyutlarıyla özümsetmekten geçmektedir.
Yüce dinimiz İslam’ın diriltici soluklarına belki de en çok muhtaç olan kitlelerden birisi de engellilerdir. İslam’ın engellilere verdiği değeri bilen bir engelli, isyankâr dillerden aklına düşen sonra da kalbini paslandıran, “Ben kulun değil miyim?”, “Batsın bu dünya!”, “Kader utansın!” cümlelerini, kadere iman silgisiyle siler; onların yerine sabır kalemi ve tevekkül harfleriyle şunları yazar:
“Kahrın da hoş, lütfun da hoş.”
“Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler.”
“Göz, Hakk’ı görendir, gündüz gören göz değil.”
“Gönül gözü görmeyen, can gözünü neylesin.”
Engellinin medyadan beklentileri:
Medyanın öncelikle, engellileri bilinçlendirip topluma kazandırma noktasında azami gayret sarf etmesi gerekmektedir.
Tabii engelli eğitimine, onların ailelerini eğitmekle başlamak icap eder. Bu noktada medya fevkalâde önemli bir okuldur.
Medyanın, “Dünya Özürlüler Günü ve Engelliler Haftası”nda engelliler ve sorunlarına reyting kaygısı ile yaklaştığını üzülerek müşahede etmekteyiz.
Elbette engellilere ve sorunlarına bu şekilde yaklaşmayan yayın kuruluşları da var, onları tenzih ediyoruz.
Engellilerle ilgili medyadan beklentilerimiz şunlardır:
Tarihte ve günümüzde engellerini aşmış, büyük başarılara ulaşmış, bilim, sanat ve siyaset alanlarında çığır açmış engelliler için nitelikli sinema filmleri, belgeseller ve programlar yapılmalı.
Engellilerin sorunları ve onların çözümleriyle ilgili ciddi çalışmalar medyada hak ettiği yeri bulmalı.
Engelliler, sadece belirli gün ve haftalarda değil, sürekli gündemde tutulmalı.
Engellilerle ilgili yalnız göğüs kabartan ve yürek burkan haber, yorum ve analizler değil; en az bunlar kadar “kafa yoran, çözüm sunan” haber, yorum ve analizlere de yer verilmeli.
Engellinin toplumdan beklentileri: Hiçbir sınıfsal fark gözetmeksizin engellilerin toplumdan beklentileri konusunda şunlar söylenebilir:
Esasen bir engellinin toplumdan beklentileri herhangi bir insanın beklentilerinden çok da farklı değildir. Bir engelli, her insan gibi toplumdan öncelikle iki şey bekler: Sevgi ve anlayış. Sonra bir tatlı dil, bir güler yüz. Bir engelli, insanlardan özde ve sözde, nezaket ve zarafet bekler. Herkesin bir gün engelli olabileceğini hiç kimsenin unutmamasını bekler.
Engelli, iş üretmeyip bahane üretenlere şöyle seslenmek ister: Ya bir yol aç, ya da yoldan çekil; güneş olamıyorsan bari gölge etme; elin baston olamıyorsa hiç olmazsa dilin sopa olmasın.
Ve bir engelli bütün dünya insanlığına şu hakikati haykırmak ister:
“Görmek istemeyenden kör, duymak istemeyenden sağır ve anlamak istemeyenden daha cahili yoktur.”