Hz. Peygamber ve Yetim
Hz. Peygamber, yetime, yoksula ve yolcuya infakta bulunan zengini övmüş; onların hakkını yiyeni ise kötülemiştir. “Kim bir yetimin yiyeceğini ve içeceğini üstlenirse, affedilmeyecek günah işlemedikçe Allah onu cennete yerleştirir” buyurmuştur. Yetim yeğenlere zekât vermenin hükmünü soranlara, buna, birisi akrabalıktan dolayı ve diğeri de zekâttan dolayı olmak üzere iki kat mükâfat verileceğini bildirmiştir. Kalbinin katılığından şikâyet eden bir adama yetime merhamet etmesini, başını okşamasını, yediği yemekten ona da yedirmesini söylemiş, o zaman kalbinin yumuşayacağını bildirmiştir.
Uhud Savaşı’ndan önce ensardan Ebû Lübâbe ile yine ensardan bir yetim arasında bir hurma bahçesi yüzünden anlaşmazlık çıkar. Hz. Peygamber Ebû Lübâbe’nin lehine hüküm verir. Ancak ondan hakkını çocuğa bağışlamasını ister. Kendisine bunun karşılığında cennette bir hurma bahçesi bağışlanacağını söyler. Fakat Ebû Lübâbe buna yanaşmaz. Hz. Peygamber ona gücenir. O sırada İbnü’d-Dehdâha, Hz. Peygamber’e, yetime bir hurma bahçesi bağışladığı takdirde kendisinin ne gibi bir mükâfata erişeceğini sorar. O da cennette bir bahçe bahşedileceğini bildirir. İbnü’d-Dehdâha hurma bahçesini satın alarak yetime bağışlar. Hz. Peygamber onun bu davranışına çok sevinir.
Peygamberimiz yetimleri asla istismar etmemiştir. Amme hizmetinde kullanılacak olsa dahi yetimlerin mallarına el koymamıştır. Hatta onların, mallarını bu iş için bağışlamalarına bile gönlü razı olmamıştır. Sözgelişi Mescid-i Nebevî’nin inşâ edildiği arsa, ensardan Es’ad b. Zürâre’nin himayesinde bulunan Sehl ve Süheyl adındaki iki yetime aitti. Bu iki yetim, arsayı mescid yapılması için hibe etmek istemişler; ancak Hz. Peygamber bunu kabul etmemiş ve bedelini ödemiştir.
Beşîr b. Akrebe adlı sahâbî, henüz çocuk iken, babası Uhud Savaşı’nda şehit düşer. Bunun üzerine Hz. Peygamber Beşîr’i ziyaret eder; onun ağladığını görür ve “Ağlama ben, baban, Aişe de annen olsa istemez misin?” diyerek onu teselli eder. Beşîr de “Evet” cevabını verir.
Hz. Aişe’nin himayesinde yetimler mevcuttu. Bunların dışında bizzat Hz. Peygamber’e vasiyet edilmiş yetimler de vardı. Nitekim Es’ad b. Zürâre vefat ederken Kebie, Habîbe ve Fâria adlı üç kızını Hz. Peygamber’e bıraktığını vasiyet etmiştir. Peygamberimiz hangi hanımının yanına gidecekse bu kızları da beraberinde götürürdü. Kendisi onların evlilikleriyle de ilgilenmiştir.
Süleyman Öge.