Hayvanların ve zirai ürünlerin zekatı
Balın Zekâtı
Ulema, baldan başka hayvanî ürünlerin ticareti olmadığı müddetçe hiçbirine zekât düşmediğinde müttefiktirler. Fakat bal'a zekât düşüp düşmediğinde ihtilâf etmiştir. Cumhur; Düşmez, kimisi de; Düşer demiştir.
Bu ihtilâfın sebebi de, bal'a zekât düştüğünü bildiren Her on tuluktan bir tuluk zekât düşer1 Bu hadisin sıhhatinde ihtilâf etmeleridir ki bu hadisi aynı zamanda Müslim kaydetmektedir.
Amr b.Şu'ayb, babası vasıtasıyla dedesinin şöyle dediğini rivayet etti:
Mut'ân oğullarından olan Hilâl, Resûlullah (s.a.s.)'e arılarının (balının) öşrünü getirdi ve Selebe denen vadiyi kendisine koru olarak tahsis etmesini istedi. Resûlullah (s.a.s.)da o vadiyi ona koru olarak tahsis etti. Ömer b. el-Hattâb halife olunca, Süfyan b. Vehb Ömer b. el-Hattâb'a o vadinin durumunu sormak için mektup yazdı. Ömer de (cevaben) şunları yazdı:
"Resûlullah (s.a.s.)'a arılarının (balının) öşrünü ödediği gibi sana da öderse, Selebe'yi ona koru olarak tahsis et! Aksi takdirde o arılar, yağmurla biten bitkilerden geçinen sinek gibi sahipsizdir. İsteyen onların balını yer."2
Ebu Davud şerhinde bu hadis hakkında şu açıklamalar geçmektedir:
Mut'ân, bir kabilenin adıdır.
Ebû Hanîfe, Ahmed b.Hanbel ve İshak bu hadisle istidlal ederek balda öşrün vâcib olduğunu söylemişlerdir. Tirmizî, bu görüşü âlimlerin çoğundan nakletmiştir. Bu görüş aynı zamanda Hz. Ömer, İbn Abbâs, Ömer b. Abdülaziz, Ebû Yûsuf ve Muhammed'den de rivayet edilmiştir. Ancak Ebû Hanife bal, öşür arazisinde elde edilmişse miktarı ne olursa olsun zekâta tâbidir derken, Ebü Yûsuf miktar tayinine gitmiştir. Ondan rivayet edilen bir kavle göre balın en azından beş yüz Irak rıtlı olması gerekir. Diğer kavle göre balın, arpa gibi ölçülen en ucuz hububattan beş vesk değerinde olması gerekir.
İmam Muhammed'e göre bal, 180 Irak rıtlı olunca zekâta tabi olur.
Ahmed b. Hanbel ile Zühri'ye göre miktarı 160 Irak rıtldır. Daha az ise zekâta tâbi değildir.
Mâlik, Şafiî, İbn Ebî Leylâ, İbnü'l-Münzir ve Sevrî'ye göre balın miktarı ve arazisi ne olursa olsun, zekâta tabi değildir. Bu görüş Hz. Ali, Ömer b. Abdülaziz'den de rivayet edilmiştir. İbn Abdi'l-berr, bu görüşün cumhurun görüşü olduğunu söylemiştir. Bunlara göre bal, hayvandan elde edilip sıvı olması yönünden hayvan sütüne benzer. Süt, zekâta tâbi olmayınca bu da zekâta tâbi değildir. Nakli delilleri ise, şunlardır:
1-Mâlik'in Muvatta'da Abdullahb. Ebi Bekr b. Hazm'dan rivayet ettiğine göre Abdullah şöyle demiştir:
Ömer b. Abdülaziz'den Minâ'da iken babama bir mektup geldi. İçinde ona bal ile atlardan zekât almaması emredilmişti!.
2- Abdurrezzak ile İbn Ebî Şeybe'nin Sahîh senetle İbn Ömer'in azatlısı Nâfi'den rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:
Ömer b. Abdülaziz beni Yemen'e âmil olarak gönderdi. Orada balın öşrünü almak istedim de el-Muğîre b. Hakîm es-San'anî: "Balda zekât yoktur" dedi. Bunun üzerine durumu Ömer b. Abdilaziz'e yazdım, verdiği cevapta: "el-Muğîre doğru söylemiş, o güvenilir bir kişidir. Filhakika balda zekât yoktur" dedi.
Bunlar balda öşrün vâcib olduğunu söyleyenlerin ileri sürdükleri Ebu Davudun 1600 no'lu Hilâl hadisini şöyle yorumlamışlardır:
Bal sahibi vadinin kendisine tahsis ve himaye edilmesi karşılığında bağışta bulunmuştur. Bunun delili, Abdurrezzak'in Musannefinde İbn Cüreyc'ten rivayet ettiği eserdir. O eserde Hilâlin Resûlullah (s.a.s.)'a takdim etmiş olduğu balın öşür değil de hediye olduğu açıkça belirtilmiştir.
el-Menhel yazarı bu konuyla ilgili görüş ve delilleri zikrettikten sonra şöyle der:
Balın zekâta tâbi olduğuna delâlet eden hadislerin hepsi hakkında bazı söylenti ve şüpheler vardır. Nitekim İbnü'l-Münzir: "Balda zekâtın vâcib oluşuna dâir ne sıhhati sabit bir hadis ne de icmâ' vardır. Bundan dolayı onda zekât yoktur" der. Buharî de Tarih adlı eserinde: "balda zekâtın vâcib oluşu hakkında sahih bir hadis yoktur" demekle aynı şeyi te'yid etmiştir. Tirmizî de bu görüştedir.
Sonuç olarak bu konuda ulema iki görüşe ayrılmıştır. Amil burada mükelleflerin durumu ve mezhebine göre hareket eder.
Diğer Hayvanların Eti, Sütü, Yünü ve Yumurtalarının Zekâtı
Eti için beslenen Deve, Sığır, Koyun, Tavuk vs. gibi hayvanlar satıldığında eğer nisab miktarını dolduruyorsa kırkta bir ticari zekâta tabidir.
Ancak sütü, yünü, yumurtası ve hatta ipek böceğinin ipeği gibi hayvani ürünlerde iki görüş ortaya çıkmaktadır. Bunları ticaret malına kıyas edenler satılmadıkça hayvanlara zekat düşmez ancak ürünlerine kırkta bir zekatın farz olduğunu söylemektedirler.
Arılara kıyas edenler ise Her on tuluktan bir tuluk zekât düşer4 (Tirmizi, Zekat, B:5,Hds:625) hadisinden hareketle bu hayvanların ürünlerine onda bir veya masraf yapılmışsa yirmide bir zekat farzdır demektedirler.
Yusuf el-Kardavi ve İmam Yahya, El-Hadi, Müeyyed Billâh gibi Şia âlimleri nasıl ki kira veya normal gelir getiren gayri menkullerin sadece gelirlerinin değil kendilerinin de her yıl kıymetlendirilip kırkta bir zekât veriliyorsa bu hayvanlarında sadece ürünlerine değil kendilerinin de yıllık olarak kıymetlendirilerek aynı oranda zekâtlarının verilmesi farzdır demektedirler.
Bizim tercih ettiğimiz görüş: Ürün veren hayvanların satılmadığı müddetçe kendilerine değil, ürünlerine Süt, yumurta vs. eğer nisaba (5 Vesk) ulaşıyorsa masrafı çıkarılmış net gelirden Onda bir %10,masrafı çıkarılmamış brüt gelirden ise yirmide bir %5 zekât verilmesi gerekir.
Eğer ki bu hayvanlar (Deve, Sığır, Koyun, Tavuk vs.) Et için besleniyorlarsa satılana kadar kendi cinslerinin zekâtına tabidir. Eğer ki satılırsa ticari gelir oranı olan kırkta bir %2.5 zekata tabi olur. Nitekim günümüzde büyükbaş hayvanlarda et ve süt çiftlikleri, küçükbaş hayvanlarda ise et ve yumurta çiftlikleri çok ciddi gelirler getiren büyük işletmeler haline gelmiştir. Amiller (zekat memurları) Zaman ve mekan değişimine göre bu görüşlerden biriyle amel edebilirler. En iyisini, Allah bilir.
-----------------------------------------------------------------------
Dipnot
1- Tirmizi, Zekât, B:5,Hds:625
2- Ebu Davud, Zekât, Hds:1600
Nasruddin Yasin.