* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İslâm’da Zekâtla İlgili Meseleler  (Okunma sayısı 459 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7234
İslâm’da Zekâtla İlgili Meseleler
« : Ocak 15, 2023, 09:06:33 ÖÖ »
İslâm’da Zekâtla İlgili Meseleler

Zekât, Hicretin ikinci yılında Ramazan orucu ve fitreden sonra farz kılınmıştır. Zekâtın farz oluşu Kitap, sünnet ve icmâ’ delillerine dayanır. Kur’ân-ı Kerîm’de 28’i namazla birlikte olmak üzere 32 yerde zekât emri bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli âyetlerde “infâk” emri zekâtı da kapsar.

Allah Teālâ şöyle buyurur:

“Namazı kılın, zekâtı verin.” (Bakara, 2/43),

“Mü'minlerin mallarından zekât al ki onları temizleyip mallarını çoğaltasın.” (Tevbe, 9/103),

“Hasat günü ürünün hakkını ödeyin.” (En’âm, 6/141).

Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “İslâm beş temel üzerine kurulmuştur: Bunlardan biri de zekât vermektir.”1 Diğer yandan Allâh'ın elçisi, Muaz İbn Cebel (ra)’i Yemen’e vâli olarak gönderirken şu ta'limâtı vermiştir: “Onlara bildir ki, Allah Teālâ kendilerine zekâtı farz kılmıştır. Zekâtı oranın zenginlerinden al, yoksullarına ver.”2

Zekât kimlere farzdır?

Zekâtın farz olması için şu şartların bulunması gerekir:

a)   Mükellef olmak. Zekât, namaz gibi bir ibâdet olup verecek kimsenin Müslüman, hür, akıllı ve ergin olması gerekir. Buna göre gayrimüslimler, akıl hastaları ve çocuklar namazla yükümlü olmadıkları gibi zekâtla da yükümlü olmazlar. Hanefîler dışındaki mezhep imamlarına göre ise, zekât mala bağlı bir yükümlülük olup, akrabâlık nafakasında olduğu gibi, malın sāhibinde ehliyet şartları aranmaksızın gerekli olur ve bunu ehliyetsizin velî veya vasîsi verir.

b) Nisap miktârı mala sāhip olmak. Temel ihtiyaçlardan ve borçtan başka nisap miktârı veya daha fazla bir mala sāhip olmak gerekir. Zekât dışı tutulan temel ihtiyaçlar şunlardır: Mesken olarak oturulan ev, evin eşyâsı, giysiler, binit aracı, mesleği îfâ amacıyla kullanılan kütüphane, iş âletleri, üretim için kullanılan makine, tezgâh, fabrika vb. âletler, yine kişinin kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu āile bireylerinin bir aylık -daha sağlam görülen başka bir görüşe göre bir yıllık- mutat harcamaları zekâttan muaftır.

Belirtilen temel ihtiyaç maddelerinin dışında borçlar da düşüldükten sonra geride kalan para, döviz ve benzeri veya ticâret malı niteliğinde 96 gram altın tutarından daha çok mal bulunur ve bunun üzerinden bir yıl da geçmiş olursa, kişi zekât yükümlüsü olur. Yıl içindeki azalma veya çoğalmalar dikkate alınmaz.

Nakit para, altın ve gümüşün zekâtı ne kadardır? Nakit para, altın, gümüş, döviz gibi değerleri olan bir āile reisi, bir aylık veya bir yıllık mutat āile masraflarını ve borçlarını düşüp, kesin alacaklarını ekledikten sonra elinde 96 gr. altın değerinden daha fazla meblağ kalır ve üzerinden de bir yıl geçmiş bulunursa yüzde iki buçuk üzerinden zekât vermesi gerekir.

2) Ticâret mallarının zekâtı ne kadardır?

Alıp satmak amacıyla elde bulunan mallara ticâret malı (urûz) denir. Bu amaçla elde bulunan tüm iplik ve tekstil ürünleri, gıda maddeleri, temizlik malzeme ve deterjanları, konfeksiyon ürünleri, market ve süpermarketlerde satılan meşrû bütün mallar, acente, distribütör ve galericilerin ellerinde kendi mülkiyetlerinde bulunan araçlar, yedek parça ve benzeri ürünleri satanlar zengin olarak üzerlerinden bir yıl geçince, sözü edilen ticâret mallarının ve ellerindeki nakit paranın yüzde iki buçuğu zekât olarak tahakkuk eder. Bu zekâtı mal olarak verebilecekleri gibi, peşin bedeli üzerinden hesap çıkarmak sûretiyle para karşılıklarını da verebilirler. O yıl zarar etseler bile ellerinde kalan mal, nisabın üzerinde olduğu sürece zekâtını hesaplayıp vermek gerekir. Buna göre zekât kârdan değil sermâyenin bütünü dikkate alınarak verilir.

Komisyon usûlü çalışan ve zengin durumunda bulunan emlakçı, galerici, kabz-ı mal gibi esnaf, yıllık geliri üzerinden yine %2,5 zekâta tâbi olur. Ancak sermâye ile emlâk veya müteahhitlik işi yapanlar kendi mülkiyetlerine aldıkları arsa, dâire, dükkân vb. yerleri satışa arzetmiş durumda oldukları takdirde, bunlar da ticâret malı sayılır ve kıymeti üzerinden %2,5 zekâta tâbi olur.

Kirâda olan dâire, dükkân, arsa, işyeri, depo vb. akarlar veya otomobil, kamyon, tır, uçak, gemi vb. taşınırlar ise kirâ geliri üzerinden yıl sonunda elde ne kalırsa, bunun %2,5’u üzerinden zekâta tâbi olur.

Maaşı ile geçimini sağlayanların zekatı ile ilgili bir hatıra:

Yüksek İslâm Enstitüsü’nde tasavvuf hocamız bir gün şöyle demişti: “Siz buradan mezun olunca müftü, vâiz, lise din dersi öğretmeni veya üniversitede hoca olursunuz. Maaşınızla ev alabilirsiniz, evlenirsiniz, belki arabanız da olur, ama ömür boyu hiçbir zaman 96 gram altın tutarı nisâbın üstünde bir yılı geçen bir paranız olmayabilir. Başkalarına zekâtı anlatıp fetvâ vereceksiniz, kendiniz ömür boyu zekât vermeyeceksiniz, olur mu böyle şey! Size tavsiyem, her ay maaşınızı alınca, cebinize koymadan %2,5’unu ayırıp bir fakire verin, cebinize bereketli para girsin.” Bu, sadakayı kapsayan unutulmayacak güzel bir nasihattı. Günümüzde 10 bin lira maaş alan için, 250 lira gibi bir hayır, geri kalan 9750 lirayı da bereketlendirir.

3) Fabrika ve sanâyi kuruluşlarının zekâtı nasıl hesaplanır?

Sanâyi kuruluşlarının sermâyesini ikiye ayırmak gerekir.

a)   Sâbit sermâye; kapalı alan, makineler, servis aracı, lojman vb. tesis ve ekipmanlar mesleği îfâya yarayan bölüm olup zekâttan muaftır.

b) Döner sermâye; kuruluşun nakit para kaynakları, alacak ve borçları, hammadde ve üretilmiş malları döner sermâyeyi oluşturur. Burada elde bulunan para kaynakları, hammadde ve üretilmiş malların nakit değerleri hesaplanır, borçlar düşülür, kesin alacaklar eklendikten sonra zekât matrahı ortaya çıkar. Bu değerler toplamı %2,5'tan yıllık zekâta tâbidir.

Meselâ; bütün mal varlığı yüz milyon ABD Doları olan bir sanâyi kuruluşunda sâbit sermâye kısmı %50 olsa; geri kalan 50 milyon Dolar, döner sermâyenin toplam 1 Milyon 250 bin Dolar zekâtı olur.

Şirketlerde zekâtın, her ortağın şirket dışı mal varlığını da dikkate alarak kendisi tarafından verilmesi esastır.

Ancak şirket ana sözleşmesiyle veya sonradan şirket yönetimine zekâtı hesaplayıp ehline verme yetkisi tanınmışsa yönetim kurulunun zekât niyetiyle yapacağı yardımlarla ortakların zekâtı verilmiş olur.

4) Hisse senetlerinin zekâtı nasıl hesaplanır?

Bir şirketin sâbit ve döner sermâye oranları belli olunca, bu rakamın hisse senedi sayısına bölünmesi ile, hissenin o yıl zekât matrahı ortaya çıkmış olur. Meselâ; 100 milyon Dolar mal varlığı olan bir şirkette, %50’i sâbit sermâye olsa, hisse senedi reel değerinin yalnız %50’si, %2,5 üzerinden zekâta tâbi olacaktır.

Sâbit sermâye kimi sanâyi kuruluşlarında %90’a çıkarken, süpermarketlerde %10 hattâ %5’lere kadar düşebilir. Böyle bir ortaklığa ait hisse senedinde sâbit sermâyeyi düşme oranı da düşük olacaktır. Günümüzde hisse senedi değerlerinde bu anlamda bir çalışma yapılması ve zekât yükümlüsünün bu konuda bilgilendirilmesine ihtiyaç vardır.

5) Tarım ürünlerinin zekâtının (öşür) delîli nedir?

Öşür arâzilerinden elde edilen tarım ürünlerinden zekâtın farz olması Kitap, sünnet ve icmâ delillerine dayanır. Allah Teālâ şöyle buyurur: “Hasat günü ürünün hakkını, zekâtını verin.” (En’âm, 6/31). İbn Abbas, bu âyetteki “hakkahû” sözcüğünün zekât anlamında olarak, öşür (onda bir) veya yarı öşür (yirmide bir)’i ifâde ettiğini söylemiştir. “Ey îmân edenler! Kazandıklarınızın helâl olanından ve sizin için yerden çıkardıklarımızdan infâk edin.” (Bakara, 2/267). Zekâta “nafaka” denildiği gibi, çeşitli âyetlerde “infâk etmek” zekât vermek anlamında kullanılmıştır. (bk. Tevbe, 9/34). Hz. Peygamber (sav) de şöyle buyurmuştur:

“Yağmur veya kaynak suyu ile sulanan veya kendiliğinden sulak olan yerlerin ürünlerinden onda bir (öşür), hayvan gücü veya taşıma su ile sulanan topraklardan ise yirmide bir zekât gerekir.”3 “Irmaklar veya yağmur sularının suladığı topraklardan öşür, develer yardımıyla sulanan topraklardan yirmide bir zekât vermek gerekir.”4

6) Tarım ürünlerinden öşür vermenin şartları nedir?

Tarım ürünlerinden öşür yükümlüsü sayılmak için akıllı olmak veya erginlik çağına girmiş bulunmak gerekmez. Buna göre çocukların veya akıl hastası olanların öşür toprakları için de zekât gerekir. Ayrıca toprağın “öşür arâzisi” olması ve topraktan ürün elde edilmesi şarttır.

Başlangıçta gayri müslimlere bırakılan harac arâzisi ile, İslâm toplumu için alıkonulan “miri arâziler” için kirâ bedeli niteliğindeki harac veya vergi yeterli oluyordu.

Anadolu ve Rumeli toprakları ilk fethedildiğinde büyük ölçüde “miri arâzi” statüsünde iken daha sonra, ekip biçenlere satılarak tapu ile temlik edilmesi veya sāhipsiz toprakların izinli veya izinsiz “ihyâ” edilmesi sonucunda geniş topraklar şahısların mülkü hâline gelmiştir. “Sırf mülk arâzi” denilen bu topraklar da öşür arâzisi niteliğinde olup zekâta tâbidir.

Ebû Hanîfe’ye göre; tarım ürünlerinin zekâtında nisap aranmaz. Öşür arâzisinin ekilip biçilmesiyle elde edilen her çeşit üründen, sebze ve meyvelerden, azından da çoğundan da üretici zekâtı gerekir. Buğday, arpa, pirinç, baklagiller, karpuz, domates, biber, kavun, karpuz, hurma, şeftali, armut, üzüm ve benzeri yaş veya kuru ürünler böyledir. Bunun için bir yıl geçmesi de gerekmez. Yılda çift ürün alana çift öşür gerekir. Dayandığı delil: “Sizin için yerden çıkardıklarımızdan verin.” (Bakara, 2/267) âyetinin mutlak anlamıdır.

Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e göre ise, tarım ürünlerinde nisap yaklaşık bir ton (beş vesk) olup, bundan daha az olan ürün çeşitlerinde öşür gerekmez.

Ayrıca öşür gerekmesi için, ürünün buğday, arpa, pirinç, mısır gibi bir yıl kadar dayanabilecek nitelikte olması gerekir. Buna göre yaş sebze ve meyve türlerine öşür gerekmez. Satılırsa, ticâret malı gibi değerlendirilir.

Tarım ürünlerinden öşür verirken yıl içinde yapılan masraflar dikkate alınmaz. Ancak sulama yapılan yerlerde öşür %5 olarak uygulanır. Bu indirim masraf karşılığı gibidir.

Kirâya verilen toprağın öşrü Ebû Hanîfe’ye göre toprak sāhibine, çoğunluk fakihlere göre ise kirâcıya aittir.

Sonraki Hanefî fakihleri bu konuda çoğunluğun görüşü ile fetvâ vermişlerdir.5 Bu durumda toprak sāhibinin gerekli önlemleri alması gerekir.

7) Hayvan ve madenlerin zekâtı ne kadardır?

Koyun ve keçi türünün nisabı 40, sığır türünün 30 ve develerin nisabı beş’tir. Bunun üzerindekilere belli sayı artışına göre zekât gerekir. Ancak hayvan türlerinin üretici zekâtına tâbi olması için, yılın yarısından çok bir süreyle mübah mer’alarda otlaması gerekir, bu çeşit hayvana “sâime” denir. Hayvanları alıp satmak üzere elde bulunduran kimse, %2.5 üzerinden ticâret zekâtına tâbi olur.

Eriyip kalıba dökülebilen maden türlerinde beşte bir üretici zekâtı gerekir. Bunlar Hanefilere göre “ganimet hükmünde” olup, ganimetin beşte birinin verileceği yerlere verilir. Delil şu âyettir: “Biliniz ki, ganimet olarak elde ettiğiniz şeylerin beşte biri Allâh'ın, Rasûlü’nün ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcunundur.”

(Enfâl, 8/41). Hadis: “Rikâzda (define ve maden) beşte bir zekât vardır.”6 “Rikâz”, Allah ya da kulları tarafından toprak altına yerleştirilen maden veya değerli şeylerdir.

8) Vergi zekât yerine geçer mi?

Zekâtın verileceği sekiz sınıf bizzat Kur’ân-ı Kerîm’de belirtildiği için, onu bunun dışındaki yerlere harcama imkânı bulunmaz.

Günümüzde devlet tarafından çeşitli adlarla alınan vergilerde böyle bir “harcama alanı” sınırlaması yapılmadığı için, verginin zekâttan sayılmaması gerekir.

Ancak şunu da belirtelim ki, sosyal güvenlik ve yardımlaşma kurumlarının çok geliştiği Osmanlı döneminde eğitim, sağlık, yoksulluk ve din hizmetleri gibi en önemli kamu harcamaları infak ehli zenginlerin kurduğu vakıfların gelirleriyle karşılanmış, devletin büyük ölçüde vergi toplamasına gerek kalmamıştır.

9) Zekât kimlere verilebilir?

Allah Teālâ şöyle buyurur: “Zekâtlar, Allâh'ın bir farzı olarak ancak yoksulların, düşkünlerin, zekât toplama memurlarının, kalpleri İslâm’a ısındırılmak istenenlerin, kölelerin, borçluların, Allah yolunda olanların ve yolda kalmışların hakkıdır.” (Tevbe, 9/60). Buna göre zekât verilecek sınıflar şunlardır:

a) Yoksul olması: Temel ihtiyaçları dışında, borçları düşülüp, geride nisap miktârından çok yıllanmış malı olan kişiye zekât verilmez. Belki nâfile olarak bağışta bulunulabilir.

b) Müslüman olması. Çoğunluk müctehidlere göre gayri müslimlere zekât verilmez. Çünkü Hz. Peygamber Muaz İbn Cebel’e; toplayacağı zekâtı Yemen’in yoksul Müslümanlarına vermesini bildirmiştir. Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e göre nâfile sadakaların zimmîlerin yoksullarına verilmesi câizdir.7 İmam Züfer’e göre ise gayri müslim zimmîlere de zekât verilebilir.8

c) Zekât verenin, zekât alacak olanın nafakası ile yükümlü olmaması: Buna göre bir kimse ana, baba, dede, nine, çocuk ve torun gibi yakınlarına yoksul olsalar da zekât veremez. Çünkü onlara zâten bakmak zorundadır. Ancak kardeş, yeğen, amca, dayı, hala, teyze ve bunların çocukları gibi hısımlarından yoksul olanları, yakınlık sırasına göre zekât vermede tercîh etmesi daha fazîletlidir. Ebû Yûsuf, İmam Muhammed, Şâfiî ve Malik’e göre, kadının fakir bulunan kocasına zekât vermesi câizdir. Çünkü Allâh'ın Rasûlü bu konuda soru soran İbn Mes’ud (ra)’ın karısı Zeyneb (r.anhâ)’ya şöyle cevap vermiştir: “Kocan ve çocuğun tasadduk etmene daha lâyıktır.”9

Zekâtın, zengin bir kimsenin muhtaç durumdaki babasına veya çocuklarına verilmesi câizdir. Çünkü bunlar birbirinin malı ile zengin sayılmaz. Buna göre ilim için çalışan ve zengin olan āilesinden ihtiyâcı kadar yardım göremeyen öğrencilerin zekât kaynaklarından yararlanması câiz olur.

Dernek ve vakıf yöneticileri “vekil” sıfatıyla teslîm aldıkları zekâtı öğrencilere ve sekiz sınıftaki yerlere ulaştırabilirler.

------------------------------------------------------------------------------------------------------

1 Buhārî, İmân, 1, 2; Müslim, İmân, 19-22; Tirmizî, İmân, 3; Nesâî, İmân, 13.

2 Buhārî, Zekât, 1; Ebû Dâvud, Zekât, 5; Nesâî, Zekât, 48; İbn Mâce, Zekât, 1.

3 Buhārî, Zekât, 55; Müslim, Zekât, 8; Ebû Dâvud, Zekât, 5, 12; Tirmizî, Zekât, 14; Nesâî, Zekât, 25.

4 Tirmizî, Zekât, 14; Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, IV, 139.

5 Kâsânî, Bedâyi’, II, 56; İbn Kudâme, Muğnî, II, 728.

6 Buhārî, Müsâkât, 3, Zekât, 66; Ebû Dâvud, İmâre, 40; Müslim, Hudûd, 45, 46.

7 Bakara, 2/271. Bu âyette mü’min münkir ayırımı yapılmamış, Muaz hadîsi ise âyeti tahsîs etmiştir.

8 Kâsânî, Bedâyi’, II, 43 vd.; İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-Kadîr, II, 21; el-Fetâvâ’l-Hindiyye,I, 176.

9 Ebû Dâvud, Zekât, 44.

Prof. Dr. Hamdi Döndüren.

RADYO  FANİDUNYA FM.
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:00:00 ÖÖ]


Muallim - Öğretmen - Peygamber Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:54:03 ÖÖ]


Dar Günlerin Adamı Hz. Osman Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:18:19 ÖÖ]


İhlas ve Samimiyet Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:13:16 ÖÖ]


Zekat İslam’ın Köprüsüdür Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:09:53 ÖÖ]


Kurtuluş İslâm’dadır Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 10:58:52 ÖÖ]


Tevhid ve İstikâmet Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 10:55:38 ÖÖ]