Sosyal Açıdan Zekat
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ كَثِيرًا مِنْ الْأَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَالَّذِينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلَا يُنفِقُونَهَا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ(34)يَوْمَ يُحْمَى عَلَيْهَا فِي نَارِ جَهَنَّمَ فَتُكْوَى بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنُوبُهُمْ وَظُهُورُهُمْ هَذَا مَا كَنَزْتُمْ لِأَنفُسِكُمْ فَذُوقُوا مَا كُنتُمْ تَكْنِزُونَ(35)
“Ey iman edenler! Hahamlar ve rahiplerin çoğu insanların mallarını haksızlıkla yerler. Onları Allah’ın yolundan alıkoyarlar. Altın ve gümüşü biriktirip, Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakıcı bir azabı müjdele. O gün bunlar (altın ve gümüşler) kızdırılacak da bunlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanacak. İşte bu kendiniz için biritirdiğinizdir. Haydi şimdi tadın şu biriktirdiğinizi denilecek.”
Merhum Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır bu ayetleri tefsir ederken şöyle diyor:
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ كَثِيرًا
مِنْ الْأَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ “
Ey müminler. Şurası bir hakikattir ki, yahudi hahamlarıyla, hristiyan rahiplerinden bir çoğu hepsi değilse de muhakkak ki bir çoğu
لَيَأْكُلُونَ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ
insanların mallarını batıl bir şekilde yiyip geliyorlar. Yok yere sebepsiz bir şekilde, haksız yollardan paralarını alıyorlar. Hakları olmadıkları halde onlardan yararlanıyor, servet yığıyorlar
وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ
ve Allah yolundan insanları engelliyorlar. O servetlerle o batıl intifa (faydalanma) maksatlarıyla kendilerine bağlayıp, tağyir ve tahrif ettikleri, değiştirip durdukları din kurallarına zorluyorlar, onları islamdan, doğruluktan veya Tevrat ve İncil’de yazılı olan gidişattan men ediyorlar. Böylece halka fena bir örnek oluyorlar. Sanki para ile her şeyin çaresi bulunabilirmiş veya para uğrunda herşey yapmak mübahmış. Hatta hak ve hukuk değişebilir, günahlar affolunabilirmiş de helal haram kazanmak, hazineler yığmak gerekiyormuş gibi bir duygu ve düşüncenin halk arasında yaygınlaşmasına sebep oluyorlar, insanları böylece Hak yolundan saptırıyorlar, kötü örnek olup baştan çıkarıyorlar.
وَالَّذِينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ
Onlar ki altın ve gümüşü biriktirirler, toplayıp sım sıkı saklarlar. Altın ve gümüşün hakkı, insanlığın faydası açısından yaratılış hikmeti, mübadele vasıtası olması yani para olarak alış verişi kolaylaştırması ve Allah’ın (cc) kullarının gerçek ihtiyaçlarına harcanmasıdır. Paranın ihtiyaçların önceliklerine göre sarfedilmesi gerekirken bazıları onu ya çarçur eder ya da tedavülden çekerek, gömerek veya herhangi bir yerde gizleyerek yığar ve sımsıkı saklar.
وَلَا يُنفِقُونَهَا فِي سَبِيلِ اللَّهِ
Ve bunları Allah yolunda sarfetmezler. Allah için hakkını vermezler. Bunlar parayı saklamak suretiyle Allah yolundan saptırmak için para harcayanlara karşı mücadele etmek varken, bunlar tutarlar, parayı hiç bir işe yaramaz hale getirirler. İşte bunlar yok mu? Kim olursa olsunlar. Gerek o haham ve papazlardan gerek onlara uyup onları örnek alıp para saklayanlardan olsun gerekse zekatlarını vermeyen ve paralarını saklayan müslümanlardan olsun.
فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
İşte onları elem verici bir azapla müjdele ey Muhammed. Bu azap
يَوْمَ يُحْمَى عَلَيْهَا فِي نَارِ جَهَنَّمَ
O günki o altınlar ve gümüşler üzerinde yakılacak cehennem ateşinde kızdırılacak da
فَتُكْوَى بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنُوبُهُمْ وَظُهُورُهُمْ
Bunlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanacak.
هَذَا مَا كَنَزْتُمْ لِأَنفُسِكُمْ فَذُوقُوا مَا كُنتُمْ تَكْنِزُونَ
İşte bu sizin nefisleriniz, kendi öz canlarınız için sakladığınız şeylerdir. Şimdi tadınız bakalım şu saklayageldiğiniz şeylerin tadını, bakınız bakalım nasılmış denecek.
Zekat maldan verilmesi gereken bir haktır. Onunla fakir ve düşkün olanların ihtiyaçları giderilir. İhtiyaçtan doğacak tehlikeler önlenir. Zor durumda kalanların yaşayışları normal düzeye çıkartılır. Onları açlıktan kurtarır, korkulardan emin kılar.
Ayette görüldüğü gibi Allah, mallarını biriktirip kendi yolunda sarfetmeyenlere büyük bir azabın dokunacağını bildiriyor.
Bir çok ayette Allah, müslümanlara zekatlarını vermelerini emrediyor. Vermedikleri takdirde yukarıdaki ayette açıklandığı üzere biriktirdikleri altın ve gümüşlerle alınları, yanları ve sırtları dağlanacaktır. Yüce Allah’ın ısrarla bir çok ayette verilemesini emrettiği, vermeyenlere ise şiddetli azabı haber verdiği zekatın toplumsal açıdan önemi elbette büyük olmalı. Bu girişten sonra zekatın toplumsal açıdan faydalarını anlatmaya çalışalım.
Zekatın önemini anlatırken öncelikle iki açıdan ele alacağız.
I.Fert açısından
II.Toplum açısından
I.Fert açısından zekatın önemi: Bunu da iki kısımda ele alacağız.
a.Veren açısından zekatın önemi
b.Alan açısından zekatın önemi
a.Veren açısından zekatın önemi:
1.Zekat ferdi maddeperestlikten kurtarır:
خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكِّيهِمْ بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْ إِنَّ صَلَاتَكَ سَكَنٌ لَهُمْ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ(103)
“Onların mallarından bir zekat al ki, onunla kendilerini temizleyip paklayasın. Bir de onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için huzurdur. Allah işiten ve en iyi bilendir.”
Mal sevgisi insanlarda doğuştan gelmektedir. İnsan mal biritirmeye çok hırslıdır. Sürekli mal üstüne mal koymaya çalışır. Mal çoğaldıkça mal sevgisi insanların kalbini kaplamaya başlar. Bu sevgi yavaş yavaş kalpten Allah sevgisini çıkarır. Kişi zekatını vermekle maddenin esiri olmaktan kendini kurtarır. İnsanların mal toplama hırsı ve tamahı mala olan düşkünlüklerinden meydana gelen günahlardan temizlenmesi ve kalplerinde hasıl olan kötü ahlak ve uygunsuzluktan temizlenmeyi gerektirmektedir. Bunların derunlarına arız oaln günahlardan tevbe ile, zahirlerine arız olan habasetten sadaka ile temizlecektir. Onun için yüce Allah peygamberine “Onların mallarından bir zekat al ki, onunla kendilerini temizleyip paklayasın,” Buyurmaktadır.
2.Zekat mala olan ihtiras zincirini kırar:
Kişinin mal toplamaya olan aşırı isteği, daha çok mal toplamaya kişiyi sevkeder. Artık kişi o noktaya gelir ki gözü maldan başka bir şey görmez. Mala olan hırsı gü geçtikçe artar. Adeta mal karşısında köleleşir ve esiri olur. Mal elde etme uğruna yapmayacağı iş, yıkamayacağı ocak, söylemeyeceği yalan kalmamıştır. Öylesine köleleşmiş, öylesine maddeperestleşmiştir ki sanki mal da kendisi de ebediyen beraber olacaklar hiç o malından, malı da ondan ayrılmayacaktır. Adeta mala olan hırs kişiye ölümlü olduğunu, hayatın gayesini unutturmuştur.
İşte Allah zekatı farz kılmakla kulunu mala köle olmaktan, mala olan aşırı ihtirasta kurtarmaktadır. Müslüman malın ebedi olmadığını, onu verenin Allah olduğunu unutmaz. Bugün varolan malın yarın yokolabileceği şuurunda olur. Malını Allah yolunda sarfeder ve zekat sayesinde mala esir olmaktan kurtulur.
3.Zekat kalbin katılaşmasını önler:
Malın çokluğu kalpte bir katılışma ve azgınlaşmanın teşekkülüne sebep olur. Malın çokluğu , kişiyi gurura, kibire sevkeder. Kişi malının çokluğuna güvenerek sapıtır, azar, şımarır. Sanki malının çokluğu onun zulmetmesini, haksızlık etmesini meşru kılmaktadır. Yüce Allah bu hususa şu ayeti kerime ile işaret eder:
كَلَّا إِنَّ الْإِنسَانَ لَيَطْغَى(6)أَنْ رَآهُ اسْتَغْنَى(7)
“Şüphesiz insan (malına güvenerek) kendini Allah’tan müstağni görerek azar.”
Zenginlik kişiye bu malı kendisine verenin Allah olduğunu unutturur. Haşa Allah’a ihtiyaç duymaz, kalbi katılaşır. Mal sevgisi kalbini kaplar. İşte zekat bunu önler, kalbin katılaşmasına engel olur.
4.Zekat malı çoğaltır:
Zekat malın çoğalmasına ve bereketlenmesine bir vesiledir. Bazıları maddeci bir yaklaşımla meseleye baktıkları için meseleyi kavrayamamaktadırlar ve verilen şey eksilirken bunun nasıl artışa dönüşeceğine bir türlü akıl erdirememektedirler. Kur’an’da yüce Allah buna işaretle şöyle buyurur:
قُلْ إِنَّ رَبِّي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ لَهُ وَمَا أَنفَقْتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَهُوَ يُخْلِفُهُ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ(39)
“De ki: Rabbim, kullarından dilediğine bol rızık verir ve (dilediğinden de) kısar. Siz hayra ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”
يَمْحَقُ اللَّهُ الرِّبَا وَيُرْبِي الصَّدَقَاتِ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ كَفَّارٍ أَثِيمٍ(276)
“Allah faizi tüketir (Faiz karışan malın bereketini giderir), sadakaları ise bereketlendirir. Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez.” Ayetlerden de anlaşılacağı gibi yüce Allah, Allah yolunda harcanan malı yerine getireceğini, zekatı verilen malı da artıracağını ifade ediyor. Aksine faize verilen malı da eksilteceğini belirtiyor. Bir misal:
Yoldan geçen bir adam bir bahçenin içinde ağaçların dallarını kesen başka birini görür. Hayrete düşer ve der ki:
Kardeşim niye ağaçların dallarını kesiyorsun, bırak da dalları daha çok büyüsün, meyveleri daha çok olsun. Halbuki bu şahıs ağaçların dalları budanınca daha güzel sürgün geleceğini, meyvenin bollaşacağını bilemediğinden budayıcının işine akıl erdiremiyor. Budayan da bunu çok iyi bildiği için işine devam ediyor. İşte nasıl ki budanan ağaç görünüşte eksiliyor fakat gerçekte artıyorsa zekatı verilen mal da görünüşde eksilse de gerçekte artmaktadır. Buna müminler böylece inanırlar.
5.Zekat kalpteki dünya sevgisine karşı bir ilaçtır:
Zekat balka bir yönden de kalbi rabbine ve ahirete doğru yöneltmeye bir vesile ve zararlı durumdaki dünya ve mal sevgisine karşı bir ilaçtır.
Şüphesiz yüce Allah müslümana mal toplamayı ve dünyanın hoş nimetlerinden faydalanmayı mübah kılmıştır. Fakat dünyanın insan için önemli bir hayat gayesi olmasına razı değildir. İnsan daha büyük bir gaye için yaratılmış, insanda ahiret aleminde ebedi bir hayat sürmeye ve bu dünyada öbür alem için hazırlanmaya matuf gönderilmiştir. Dünya ahirete uzanan bir köprüden başka birşey değildir. Zekat kalpten dünya sevgisini ve mala taparcasına bağlanarak hayat gayesi yapma hastalığını tedavi ederek onu esas gayeye yöneltir.
6.Zekat müslümanı mal fitmesinden korur:
Malın ve maldan gelecek tehlikenin büyüklüğüne işaret eden ayet ve hadisi zikrettikten sonra konunun izahına geçeceğiz. Yüce Allah bir ayette şöyle buyuruyor:
إِنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ وَاللَّهُ عِنْدَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ
“Sizin mallarınız ve evlatlarınız fitne ve imtihandan başka bir şey değildir. Allah katındaki mükafat ise büyüktür.”
Hz.Peygamber (sav) de bir hadisinde şöyle buyurur:
إِنَّ لِكُلِّ أُمَّةٍ فِتْنَةً وَإِنَّ فِتْنَةَ أُمَّتِي الْمَالُ
“Her ümmetin bir fitnesi vardır. Benim ümmetimin fitnesi de maldır.”
Gerek ayet gerekse hadis müslümanlar için en önemli problemlerden birinin ekonomik meseleler olduğunu gösteriyor. Maldan doğabilecek tehlikelerin büyük olduğuna işaret ediyor. Geröekten bugü müslümanların müptela olduğu fitnelerin çoğu mali ve iktisadi durumla doğrudan doğruya ilgilidir. Eğer müslümanlar diğer milletlerden daha güçlü iktisaden gelişmiş en ileri milletlerden olsalardı ne Avrupa’yı ne de Amerika’yı taklit etmek ve ne de sosyalizm fitnesiyle çarpışmak zorunda klmayacaklar; bilakis diğer milletler, müslümanların anane, adet ve ahlaki müeyyidelerinin tesiri altında kalacaklardı. Ayet ve hadisteki mana bu ince noktaya işaret etmektedir. Yoksa bazılarınca telakki ve tefsir edildiği gibi mal fitnedir. Binaen aleyh ondan kaçmak, dünyadan uzaklaşmak lazımdır anlamına asla gelmez. İşte zekat maldan doğacak bu fitnenin bertaraf edilmesine yardımcı bir silahtır.
b.Alan açısından zekatın önemi:
1.Zekat alıcısını ihtiyaç sahibi olmaktan kurtarır:
Bir toplum içerisinde herkes zengin olamaz. Bu toplum içinde zenginler olduğu gibi fakir muhtaç insanlar da bulunacaktır. Zenginler farz olarak verecekleri zekatlarla ve farzın dışında sadaka dediğimiz yardımlarıyla fakirlerin ihtiyaçlarını giderecekler ve islam toplumu içinde bir tarafta villalarda, yazlıklarda yaşayan, ekmeğin kaç lira olduğunu bilmeyen zenginlerle, öbür tarafta çöpten ekmek toplayacak kadar muhtaç fakirler sınıfı oluşmayacaktır.
2.Zekat fakri çalışmaya teşvik eder:
Hz.Peygamber (sav) bir hadisi şerifinde şöyle buyurur:
الْيَدُ الْعُلْيَا خَيْرٌ مِنَ الْيَدِ السُّفْلَى
“Veren el alan elden daha üstündür.”
Zekat zannedildiği gibi fakirleri tembelliğe sürükleyen bir ibadet değildir. Bilakis fakiri çalışmaya teşvik eder. İnsan için en zor şey başkasına muhtaç olmak, yabancıya el açıp kendi iffetini zedelemektir. Bir kimse aldığı zekat ile her nekadar ihtiyacını karşılasa da kendini minnet esareti altında kalma ve başkalarına yük olarak şahsiyeti zedelenme haleti ruhiyesinden kurtaramaz. Onda bir azim duygusu belirmeye başlar. Veren elin alan elden daha üstü olduğunu fiilen idrak eden bu müslüman, vakarını korumak, cemiyet içinde şerefli bir mevkiye oturmak için mutlaka çalışıp kendi rızkını kendisi temin etmeye ve topluma yük olma zilletinden kurtulmaya gayret sarfeder. Yapılan yardımları, bedavadan geçinme vesilesi edinmeyip bunu bir basamak yapmak suıretiyle dünya varlığından nasibini alma yollarına başvurur. Ve alnının teri ile kazanmak zevkinden hisseyab olur.
Yine Rasulullah (sav) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır:
مَا أَكَلَ أَحَدٌ طَعَامًا قَطُّ خَيْرًا مِنْ أَنْ يَأْكُلَ مِنْ عَمَلِ يَدِهِ وَإِنَّ نَبِيَّ اللَّهِ دَاوُدَ عَلَيْهِ السَّلَام كَانَ يَأْكُلُ مِنْ عَمَلِ يَدِهِ
“Hiçbir kimse, kendi el emeğinden daha hayırlı bir yemek asla yiyemez. Alah Nebisi: Davud (as) kendi elinin emeğini yerdi.”
Zekat elinde sermayesi olmayan, bu sebeple iş yapma imkanı bulamayan yoksula az da olsa katkı sağlayarak, bu sayede iş sahibi olmasını sağlar.
3.Zekat fakirin kıskançlık duygusunu kırar:
Zekatın önemli faydalarından biri de, fakirin kıskaçlık ve kıskançlıktan doğan düşmanlık dugularını körleterek malın ve mal sahibinin güvenliğini sağlamasıdır. Dünyevi nimetlerden bolca faydalanma imkanına sahip olan bir zengi müsliman ile bu ikanları bulamayan fakir bir komşusunu düşünelim. Eğer imkansızlığı sebebiyle çalışamayan veya hiçbir günahı olmadığı halde geri kalmış cemiyetin umumi gidişi içinde fakru zarurette kıvranan, borç üstüne borç yaparak hayatını sürdüren o fakir, zengiden yardım görürse ona karşı sevgi ile bağlanır; genişlemesi için duacı ve yardımcı olur. Kıskançlık ve düşmanlık duyguları söner, onu mal sahibine düşman etmek için harcanan çabalar da boşa çıkar. Bunun aksi düşünüldüğünde durum değişir. Evine ekmek götüremeyen, çocuğuna ayakkabı alamayan büyük sıkıntılar içinde hayatını sürdürmeye çalışan bir fakir insan, karşısında refah ve huzur içinde cafcaflı bir hayat süren yoksulu düşünemeyen zengine karşı kinle dolar, servetinde gözü olur ve o zengin servetiyle düşman kazanmış olur. İşte zekat bu düşmanlığı önler.
II.Toplum açısından zekatın Önemi
Zekat, toplumu ruhi bakımdan olgunlaştırır. Ekonomik problemlerin doğuracağı ruhi bunalımları önler. Ferdin ruhsal bunalıma düşüp, bu bunalım neticesinde hırsızlık, yolsuzluk, intihar, adam öldürme, çocuğunun hanımının canına kıyma gibi suçları işlemesini önler.
Sıkıntılarla bunalan insan çıkış yolu bulamayınca ruhsal dengesi bozulur. Artık bu insan, kendisi, ailesi ve toplumu için patlamaya hazır bomba gibi büyük bir tehlike olur.
Basın ve yayın yoluyla sık sık ekonomik sıkıntılardan bunalan insanların çocuğunu, ailesini katlettiğini, kendi canına kıydığını duymaktayız. Kişinin iş bulamayıp çaldığı bütün kapılar yüzüne kapanınca evine ekmek dahi götüremeyip çoluk çocuğu açız diye feryad eden bir baba çareyi hırsızlıkta bulmaktadır.
Örnek: (Yer Konya)
Kuru sıkı tabancasını beline koyan bir baba kuyumcu dükkanından içeri girer. Tabancayı kuyumcuya doğrultur. On milyon vereceksin der. Kuyumcu akıllı bir insandır. Hemen kasasından on milyon çıkarır adama uzatır. Parayı alan şahıs dükkandan çıkar. Kuyumcu düşünür bu insan gerçekten bir soyguncu olsaydı fırsat eline geçmişken daha çok para götürebilirdi. Halbuki on milyon lirayı alıp gitti. Yanında çalıştırdığı gence yavrum şu adamı takip et der. Genç takibe başlar. Parayı gasbeden şahıs bir bakkala girer. Bir kaç ekmek, biraz yağ, paranın üstüyle de makarna alır çıkar. Genç şahsı evine kadar takip eder. Evini öğrenince döner ve durumu patrona anlatır. Patron derhal kalkar bir marketten bir evin ihtiyacı olan şeyleri alır ve kendisinden on milyonu zorla alan şahsın evine gider ve o şahsa kardeşim iş buluncaya kadar senin evinin ihtiyaçlarını ben karşılayacağım der. Böyle insanların toplumumuzda varolması bizim için ümit vericidir.
Örnek:
Bir kardeşim anlatıyor. Gece bazen uykum kaçar dışarı çıkar biraz dolaşırım. İşten çıkarılmış işsiz bir komşumuz vardı. Yine bir gece hava almak için dışarı çıktım. Hanımı ile birlikte evin balkonunda başbaşa vermiş ağlıyorlar ve yarın çocuklarımıza ne yedireceğiz diyorlardı.
İşte bu toplumdaki zengin müslümanlar zekatı tam olarak verselerdi 21.yüzyılda bu garip manzaralarla karşılaşmayacaktık.
Zekat toplumun fertlerini birbirleriyle kaynaştırır. Zenginiyle fakiriyle toplum kardeşçe huzur içinde bir hayat sürerler.
Çünkü müslüman sadece kendi mutluluğu ve huzurunu düşünen değildir. Kendisi ne kadar zengin olursa olsun çevresindeki insanların sıkıntısı onu üzer, onların sıkıntısını gidermeden rahat edemez.
Konuyu bir ayeti kerime ile bitirelim. Allah (cc) şöyle buyuruyor:
وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ(110)
“Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, kendiniz için hayır namına önden ne gönderirseniz Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür.”