ZEKAT ve SADAKA
SADAKA
ALLAH rızası için yapılan her türlü maddi ve manevi iyiliklerdir…
MADDİ SADAKA
(İNFAK)
> Zekat
> Fitre
> Kurban
> Sadaka-i Cariye
Diğer maddi yardımlar
MANEVİ SADAKA
>>Tebessüm etmek
>>Güzel söz söylemek
>>Yoldaki engelleri kaldırmak
>Yolunu kaybedene yol göstermek
MADDİ SADAKA: ZEKAT
TANIM: Sözlükte artma, çoğalma, temizlik, bereket, iyi hâl ve övgü anlamlarına gelen zekât, dinî bir terim olarak, belirli bir malın bir kısmının Allah rızası için dinen zekât alabilecek durumdaki muayyen kişilere verilmesi demektir. Malî ibadetlerden biri olan zekât, İslam’ın temel esasından olup, hicretin ikinci yılında Medine’de farz kılınmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de zekât kelimesi iki yerde (el-Kehf 18/81; Meryem 19/13) sözlük anlamında; sekizi Mekke döneminde nâzil olan sûrelerde olmak üzere otuz âyette ise terimsel anlamda kullanılmıştır. Bu âyetlerin yirmi yedisinde namazla birlikte zikredilmiştir. Bundan anlaşıldığına göre, İslâm’ın ilk dönemlerinden itibaren müslümanlar zekât fikrine alıştırılmış, daha sonra da, zengin olanların bu imkânını belli oranda fakirlerin ve toplumun ihtiyacı için harcaması gerektiği, bunun namaz ibadeti kadar önemli olduğu hususu vurgulanmıştır.
ZEKAT KİMLERE FARZDIR?
Dinen zengin, hür, akıl ve ergen olan her Müslümana farzdır.
DİNEN ZENGİN KİMDİR?
Temel ihtiyaçları dışında 81 gr. Altın veya bu miktara denk gelen para/mala sahip kişidir.
NİSAP NEDİR?
Nisap, zekât, sadaka-i fıtır ve kurban gibi ibadetler için konulan bir zenginlik ölçüsüdür. “nisap” Hz. Peygamber tarafından belirlenmiştir. Bu asgarî sınırlar, o dönem İslam toplumunun ortalama hayat standardını ve zenginlik ölçüsünü göstermektedir. Hadislerde belirlenen nisap miktarları şöyle sıralanabilir; 80,18 gr. altın veya bunun tutarında para veya ticaret malı; 40 koyun veya keçi, 30 sığır, 5 deve. Nisap miktarının belirlenmesinde kullanılan bu malların, o dönemin en yaygın zenginlik aracı olduğu açıktır.
Nisabın bu mallar üzerinden belirlenmesi,
sosyal ve ekonomik şartların fazla değişmediği ileriki dö- nemlerde de aynen korunmuştur.
ZEKAT KİMLERE VERİLİR
Zekât ve fitrenin kimlere verilebileceği Kur’an-ı Kerim’de belirlenmiştir: “ Sadakalar(zekatlar), ancak fakirler, miskinler, zekat toplama görevlileri, kalpleri islamiyete ısındırılmak istenenler, köleler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar içindir. Allah tarafından kesin olarak böyle farz edildi. Allah, herşeyi bilendir, hikmet sahibidir. (Tevbe Sûresi, 60.ayet)
ZEKAT KİMLERE VERİLMEZ
Zekât ve fitrenin, Tevbe suresinin 60. ayetinde sayılanlar dışında kalan kişi ve kurulumlara verilmesi caiz değildir. Ayrıca zekât verilecek kişi, bu şartları taşısa bile zekât mükellefleri;
1) Ana, baba, büyük ana ve büyük babalarına,
2) Oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklarına,
3) Müslüman olmayanlara,
4) Karı-koca birbirlerine, Zekât veremez.
ZEKAT VERİLECEK MALLAR
ZEKAT MALI ZEKAT MİKTARI
Ticaret Malları 40’ta 1
Altın-Gümüş-Nakit Para 40’ta 1
Toprak Ürünleri
(Doğal yollarla sulanmışsa)
10’a 1
Toprak Ürünleri
(İnsan emeği ile sulanmışsa)
20’de 1
Büyükbaş Hayvanlar 30 Hayvan İçin 1 Hayvan
Küçükbaş Hayvanlar 40 Hayvan İçin 1 Hayvan
Deve Her 5 deve için bir koyun
Madenler ve Deniz Ürünleri 5’te 1
ZEKAT ve SADAKA
Sadaka genel bir kavram olduğu için zekat kavramı Sadakanın bir çeşidi olarak değerlendirilebilir. Zekat ile normal sadaka arasında birtakım farklar vardır.
ZEKAT NORMAL SADAKA
Farzdır. Sünnettir.
Verilecek mal belirlidir. Verilecek mal belirlenmemiştir.
Sadece fakirlere verilir. Herkese verilebilir.
Sadece zenginler verir. Herkes verebilir
Yılda bir verilir. Her zaman verilebilir:
Miktarı bellidir. İstediğimiz kadar verebiliriz.
Maddi yardımdır. Hem maddi hem manevi olabilir.
SADAKA-İ CARİYE:
Sadaka-i câriye, sürekli ecir getiren sadaka anlamına gelir. Bir hadiste sürekli ecir kaynağı olan ameller şöyle belirlenir:“İnsan öldüğü zaman amel işlemesi kesilir. Ancak üç şey bundan müstesnadır. Sadaka-i cariye, kendisinden yararlanılan ilim veya kendisine hayır dua eden salih çocuk.” Bu hadiste zikredilen sadaka-i câriye; yol, köprü, çeşme, mescid, yoksullar için aş evi, hastahane ve okul gibi hayır yerlerini kapsamına alır. İnsanlar bu gibi yerlerden yararlandığı sürece, bunları yaptıranlar, yapılmasına sebep olanlar, yol gösterenler ve destek olanlar, gerek sağlıklarında ve gerekse vefatlarından sonra ecir almaya devam ederler
SADAKA 1
Yardımlaşmaya Dair Müthiş Bir Olay
Hz. Alin’in kapısını bir gün bir komşusu çalar.
Hemen koşup kapıyı açınca yakın komşusunu karşısında görüp buyur eder. Ne var ki komşunun içeriye girmeye mecali yoktur. Çünkü titrek sesle derdini anlatmaya çalışmaktadır: Birine borcum vardı, gününde ödeyemedim, şimdi de sert sözlerle istiyor alacağını. Çoktandır duyduğum bu sıkıntımı kimseye de açamadım. Yardımda bulunursanız borcumu öder, sırtımda dağ gibi hissettiğim bu yükten kurtulurum. Hz.Ali “Biz komşuyuz, hemen çaresine bakmamız gerekir” diyerek mahcubiyetle kapı komşusuna istediği yardımı tereddüt etmeden verir.
Komşu da hayır dua ederek sevinçle alıp evine yönelir. Ancak Hz.Ali’de aynı şekilde bir sevinç işareti görülmez, aksine hemen kapının ardına oturup gözyaşı dökmeye başlar. Bu defa merak eden hanımı Hz.Fatıma, sormaktan kendini alamaz da der ki: “Sevineceğin yerde üzülüyorsun.
Halbuki komşunun istediği yardımı yapıp ihtiyacını karşıladın, komşuluk görevini yerine getirmiş oldun. “Hayır, görevimi tam yerine getirmedim” diyen Hazreti Ali, tarihe geçecek şu komşu hakkı anlayışını anlatır: “Bu mahcup insan bizim kapı komşumuzdur. Şayet ben kapı komşuma karşı görevimi tam yapacak olsaydım o bana gelmeden, ben ona gidecektim. İhtiyacını o istemeden ben anlayıp verecektim. Demek ki ilgilenmemişim kapı komşumla, günlerce ihtiyaç içinde kıvranmış, nihayet kendi ayağıyla gelip utana sıkıla istemek zorunda kalmış.İşte bizim kapı komşumuza karşı bu ilgisizliğimiz, ağlanacak bir ihmalimizdir!
Gerçek komşu, kapı komşusunun ihtiyacını anlatmadan anlamalı, istemeden vermelidir ki, komşuluk görevini tam yerine getirmiş olsun!..
İslâm, komşuları birbirine karşı böyle sigortalamış demek ki. Sıkıntılarına böyle ortak oluyorlarmış ilk Müslümanlar. Ne muhteşem bir sosyal yardımlaşma ve sıkıntılara ortak olma anlayışı.
İşte sahabe budur. Tüm faziletlerde öncüler!..”