ERKEKLERİN DE NAMUSU VARMI
İlahî ve nebevî öğretimde ırz ve namusa çok önem verilmiş. Dünya ve ahiret saadeti için vazgeçilmez bir değer kabul edilmiştir. Rasulullah sallahu aleyhi ve sellem efendimizden günümüze, ırz ve namusu konusunda hassas olmayanların İslam toplumunda yeri olmamıştır.
Günümüzde ırz ve namus konusundaki hassasiyetin her geçen gün azaldığına şahit olmaktayız. Bu ise müslümanlar arasında dinin zevaline sebep olmaktadır. Rasulullah sallahu aleyhi ve sellem efendimiz hayâsızlığı imansızlığa götüren bir yol olarak göstermiştir. Televizyon kanalları, radyolar, internet, ahlaksız yayın yapan dergi ve gazeteler ırz ve namusun zayi olmasında çok etkin bir vazife üstlenmektedirler. Utanma duygusunu kaybeden fert ve toplumlar, her çeşit namussuzluğa açık hale gelmektedirler. “Utanmıyorsan dilediğini yap” sözü bu gerçeği orta yere koymaktadır.
Namus, bakışlardan yürüyüşlere, edalardan konuşmalara, oturup kalmaktan, giyim kuşama kadar bir hayat tarzıdır ki mü’minin hayatını tamamıyla kuşatır.
Rabbimiz buyurdu ki:
“Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar. Irzlarını korusunlar.” (Nur, 30)
“Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar. Irzlarını korusunlar.” (Nur, 31)
“Namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlama ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzab, 35)
Irz ve namus sadece kadınlara has bir özellik değildir. Müslüman toplumun, kadınıyla, erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla tüm fertlerini ilgilendiren bir durumdur. Bu değerlere sahip çıkmayanlar hiçbir değere sahip çıkamaz. En değerli varlığını kaybeden için artık hangi değerin anlamı kalır ki?
Mevlana:
“Irz ve namustan mahrum olanlar, millet ve vatan hissi taşımazlar; böylelerinden sakınılmalıdır.” diyor.
İnsan ırz ve namusuyla yaşar, çünkü ırz ve namus insana bahşedilen en kıymetli varlıklardandır. Bundan dolayıdır ki:
“Namussuz yaşamaktan, namusu ile ölmek yeğdir.” denilmiştir.
Günümüzde namus davaları hemen kan davalarına dönüşebilmektedir. Kan davalarını kınıyoruz da aynı tepkiyi namussuzlara gösterebiliyor muyuz? Namus düşmanlarına caydırıcı cezalar koymadan bu toplumsal felaketlerin önüne geçemeyiz. Her geçen gün kadınlara hatta erkeklere ve çocuklara karşı cinsel istismarlar artmaktadır. Bunlara karşı Rabbimizin koymuş olduğu cezaları hayata geçirmezsek felaketler her geçen gün çoğalacaktır.
Rabbimiz buyurdu ki:
“Namuslu kadınlara zina isnad edip sonra da dört şahit getirmeyenlere seksen değnek vurun. Artık onların şahitliğini asla kabul etmeyin. İşte bunlar fasık kimselerdir.” (Nur, 4)
Günümüzde zanlarla dedikodularla nice aileler yıkılmaktadır. Rabbimizin koymuş olduğu bu ceza bu felaketlerin önüne geçilmesi bakımından ne kadar önemlidir. Bırakın dedikoduyu, olaya şahit olsanız bile dört şahidiniz yoksa bu olayı açıklamanız yasaklanıyor.
Rabbimizin namus konusundaki hassasiyetini bu ayet en güzel bir şekilde ifade etmektedir. Namuslulara namussuzluk isnadı bile ciddi cezaları gerektirmektedir. Namussuzluk ise kişinin dünya ve ahiret felaketini hazırlar.
Maiz ibnu Malik Eslemi ve Gamidiye adında bir kadın Rasulullah sallahu aleyhi ve sellem efendimize gelerek kendilerinin zina yaptıklarını itiraf etmişler ve temizlenmelerini istemişler, araştırmalar sonunda her ikisinin de zina suçu işledikleri sabit olduğu için taşlanarak recmedilmişlerdir. (Müslim, Ebu Davud)
İbnu Abbas’dan gelen rivayete göre, bu ayet geldiği zaman Ashab’dan kıskaçlığı ile meşhur Sa’d İbnu Ubade “Ayet böylemi? Yani ben hain kadının dizlerinde yabancı bir erkeği çökmüş olarak yakalayacağım da, dört şahit getirinceye kadar onu hiç rahatsız etmeyeceğim, hiç kımıldatmayacağım öylemi? Hayır, Allah’a kasem olsun, ben dört şahit getirinceye kadar o hacetini görür. Şayet karımın yanında bir erkek görecek olursam hiç aman vermeden, önce kılıcımın keskin ağzı ile vurur tepelerim.” der. Bunun üzerine Rasulullah sallahu aleyhi ve sellem efendimiz. Cemaatte bulunanlara: “Sa’d’ın bu kıskançlığına şaşıyor musunuz? Emin olunuz ki, ben ondan daha kıskancım. Allah da muhakkak ki benden daha kıskançtır. Bu sebepledir ki, kullarına fevahişi yasakladı. Pişmanlıktan Allah kadar hoşlanan bir başkası da yoktur. Bu sebeple ateşle korkutan, cennetle müjdeleyenler gönderdi.” buyurur.
Sa’d bunun üzerine,”Ey Allah’ın Rasulü, bu haktır ve Rab Teâlâ’nın indinden gelmiştir, fakat ben tuhaf oldum” der.
Kıskançlık fıtridir. Hayvanlar bile eşlerini kıskanırken nasıl olur da en mükemmel şekilde yaratılan insan eşini kıskanmaz ve onun ahlaksızlıklarına göz yumabilir. Müslüman bir erkek, hanımının ve kızının bırakın fuhşuna, cadde ve sokaklarda açık saçık kıyafetlerle dolaşmasına bile müsaade edemez.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz buyurdu ki:
“Kim malı için dövüşürken öldürülürse şehittir. Kim kanı için dövüşürken öldürülürse şehittir, kim ehli için dövüşürken öldürülürse şehittir, Kim dini için dövüşürken öldürülürse şehittir.”
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz Veda Hutbesi’nde müslümanların kanları, malları ve ırzlarının dokunulmaz, yani haram kılındığını insanlara bildirmiştir.
İnsanlar insan olma onur ve şerefini namuslu bir hayat yaşayarak koruyabilirler. Cahiliye araplarının kız çocuklarını diri diri gömme sebeplerinden biri de savaş ve benzeri sebeplerden dolayı fahişe olur endişesi idi. Namus anlayışı toplum düzeninin sağlanmasında insan onurunun korunması bakımından da çok etkindir.
Peki, müslüman erkekler eş ve kızlarının namusuna gösterdikleri hassasiyeti, kendilerinin ve erkek çocuklarının namusuna gösterebiliyorlar mı? Maalesef. Müslüman bazı çevrelerde namussuzluğu erkek yaparsa iyi âlâ, kadın yaparsa malum yaftalar. Müslümanlar arasında böyle bir anlayış nasıl yerleşebilir ki? Ahlak konularını konuştuğumuz bir derste erkek öğrencilerimden birinin “Hocam erkeklerin de namusu var mı?” sorusunu altında yatan hakikat budur. Bir kız öğrencim de “Hocam, babam abimin kız arkadaşlar edinmesine müsaade ettiği halde benim erkek arkadaşlarla gezmeme müsaade etmiyor.” demişti. Bunlar toplumdaki ahlaki sapmaları dile getiren masum ifadeler.
Nureddin Soyak.