AÇILIP SAÇILMAYIN
Açık saçıklık her geçen gün toplumumuzu daha da derinden sarsmaya devam ediyor. Dolayısıyla edep, terbiye, utanma duygusu da her geçen gün derinden yara almaya devam ediyor. İnsan ve cin şeytanların, edepsizliğin ve hayâsızlığın yaygınlaşması hususun da yoğun bir gayret içerisinde olduğuna şahit oluyoruz.
Tesettürlü olduğunu zannedenlerin bile İslam’ın öngördüğü gerçek tesettürden yoksun olduğuna şahit oluyoruz. Caddelerimiz, sokaklarımız, parklarımız ve bahçelerimiz her geçen gün daha da edep ve hayâdan yoksun hale geliyor. Daracık ve rengârenk kıyafetlerle niçin sokağa çıkılır? Evin de ehlinin dikkatini çekmekten aciz kadın cadde ve sokaklarda kimlerin dikkatini çekmek ister? Maksat erkeklerin dikkatlerini çekmek değilse nedir?
Açılıp saçılıp sokaklarda dolaşan kadınlar toplumun ahlaki yapısını tahrip ettiklerinin farkındalar mı? Günahının, vebalinin farkındalar mı? Rabbimizin bundan dolayı kendilerine verecekleri cezanın farkındalar mı?
Rabbimiz buyurdu ki; “Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. …” (Ahzab, 33)
Açık saçıklık cahilliktir. Cahillerin âdetidir. Aklı başında insanların yapacağı bir iş değildir. Günümüzde bazı kişiler açık saçıklığın da ötesinde adeta yarı çıplak vaziyette cadde ve sokaklarda dolaşmaktadır. Açık saçıklık, edepsizlik ve hayâsızlıktır.
Açılıp saçılıp cadde ve sokaklarda arz-ı endam edenler Rabbine asi olanlardır. İnsan ve cin şeytanlarının sapıttığı kimselerdir. Kendileri de başkalarını saptırmaktadır. Onlar kendilerinden dolayı günaha girenlerin, günahlarını da yüklenmektedir. Açık saçıklık ciddi bir teşhir hastalığıdır. Müslüman kadınlar ve kızlar bundan şiddetle kaçınmalıdır.
Rabbimiz buyurdu ki; “Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır. O size ancak kötülüğü, hayâsızlığı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.” (Bakara, 168-169)
Müslüman bir kadının açılıp saçılmasının izahını yapmak mümkün değildir. Bunun haramlığını bilen Müslüman kadın nasıl açılıp saçılarak, erkeklerin şehvet nazarlarına kendilerini arz ederler? Eğer böyle bir niyetleri yoksa niçin açılıp saçılırlar?
Rabbimiz buyurdu ki; “Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size, çirkinliği ve hayâsızlığı emreder.” (Bakara, 268)
Toplumda hayâsızlığı ve çirkinlikleri yayanlar, insan ve cin şeytanlarıdır. Müslümanlar asla onların vesveselerine kanmamalıdırlar. Rabbimizin uyarıları gayet açık ve nettir. Hayâsızlık kimden ve ne şekilde gelirse gelsin şeytan kaynaklıdır. Bunlara asla aldanmamalıdır.
Rabbimiz buyurdu ki; “İnsanlar arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır.” (Nur, 19)
İnsanlar arasında hangi maksatla ve hangi şekilde olursa olsun, edepsizliği ve hayâsızlığı yayanların, o edepsizlik ve hayâsızlıklar toplumda devam ettiği sürece, ölseler de amel defterleri kapanmaz. Yaydıkları hayâsızlıklardan dolayı, işleyenlerin günahından onlara da yazılır.
Rabbimiz buyurdu ki; “Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki, o hayâsızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah’ın size lütuf ve merhameti olmasaydı, sizden hiç biriniz asla temize çıkamazdı.” (Nur, 21)
Rabbimiz lütuf ve merhameti ile biz aciz kullarını arındırmak ve tertemiz yapmak istiyor. Şeytan da bizi günah kirleri ile kirletmek istiyor. Şeytana değil, Rabbimizin çağrısına kulak vermeliyiz.
Rabbimiz buyurdu ki; “Evlenmeye güçleri yetmeyenler de, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar.” (Nur, 33)
İmkânsızlıklar ve değişik sebeplerden evlenemeyenlerin de iffetlerini korumaları gerekmektedir. Hiçbir mazeret Müslümanları iffetsizliğe ve hayâsızlığa itemez. İtmemelidir.
Rabbimiz buyurdu ki; “Lut’u da peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: ‘Gerçekten siz, sizden önce dünyada hiçbir toplumun yapmadığı bir hayâsızlığı işliyorsunuz.’ (Ankebut, 28)
Açık saçıklık, hayâsızlık ve iffetsizlik insanlığı dönüşü mümkün olmayan sapkınlıklara sürüklemektedir. Bugün toplumlar bu sapkınlıklarla sarsılmakta, dönüşü mümkün olmayan bunalımlara mahkûm olmaktadırlar. Kurtuluş İslam’a samimi bir şekilde tabi olmakla mümkündür.
Rabbimiz buyurdu ki; “Namaz insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor.” (Ankebut, 45)
Mü’min, her çeşit hayâsızlıklardan ve kötülüklerden korunmak için Rabbinin çağrısına kulak vermeli, her an Rabbiyle beraber olduğunun şuuruna ermelidir. Müslüman toplumu başta namaz olmak üzere kendini ibadetlerde hayâsızlıklardan koruyamıyorsa o toplum felaketlerin eşiğine gelmiş demektir.
Rabbimiz buyurdu ki; “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalığı ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl, 90)
Edep, hayâ, iffet gibi duygular fıtrî duygulardır. Rabbimiz insanın özüne yerleştirmiştir. Bunlar kötülüklerle örtülmediği sürece insanda mevcut olan güzelliklerdir. Bunların korunmasına nefsimizde ve neslimizde azami dikkat göstermek asıl vazifelerimizdendir.