* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Beni Rabbim Terbiye Etti  (Okunma sayısı 519 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2334
Beni Rabbim Terbiye Etti
« : Ocak 12, 2024, 09:52:34 ÖS »


Beni Rabbim Terbiye Etti
 
İnsan, yaradılışı gereği çocukluğundan başlayarak hayatın her safhasında, içinde bulunduğu çevreden birilerini kendisine örnek alır. Bu safha safha ya ana, baba, ya hocası, ustası, ya da arkadaşıdır. Bu örnek alış, önceleri hal ve hareketlerin taklidi şeklinde ortaya çıkarken, daha sonra örnek alınan kişiyle karakter olarak da benzeşme başlar.

Günümüz müslüman toplumunda bu örnekler, en mükemmel örneğe taşıyıcı, geçici örnekler olmalıdır. Tıpkı derelerin, çayların, ırmakların kendilerine katılanları denizlere taşıdığı gibi, bu geçici örnekler de kendilerini taklit edenleri en yüce örneğe götürmelidirler.

Nitekim Rabbimiz:

“And olsun ki, Rasulullah, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzab-21) buyurarak Rasûlünü örnek alınacak yegane şahsiyet olarak önümüze koymaktadır. O öyle bir örnektir ki, sadece zamanındaki ashabının değil kıyamete kadar gelecek tüm ümmetinin örneğidir. Zamanın geçmesi O’nun örnekliğinden hiçbir şey eksiltmediği gibi, O’nun örnek alınması konusunda yeni ufuklar açmaktadır.

Ana, baba, hoca, usta v.b. taşıyıcı örnek müslümanlar, vazife ve sorumluluklarının bilincinde hareket ederek, ashab gibi dere olup, çay olup, ırmak olup, insanlığı gerçek örnek Rasulullah sallallahu aleyhi ve selleme taşımalıdır.

Bunu başaramayanlar gölet olur. Göletin etrafında da bataklıklar meydana gelir. Hem batar, hem batırır. Hem kokuşur, hem de kokuşturur.

Kendilerini yegâne ideal örnek ve önder olarak görenler toplumu kokuşturur. Bunların masum olmadıkları, her zaman hata ve günaha düşebilecekleri çevresindeki insanlara öğretilmeli ki, onların düşmüş olduğu hata ve günahlardan dolayı çevresindeki insanlar ümitsizliğe kapılarak, sahibinin bağladığı yerden ipini kırıp kaçan merkepler misali, Allah’ın yolunu, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin davasını terk edip gitmesinler. Bu hususta, ashabcasına bir tavır sergileyerek, “yoldan saparsam ne yaparsınız” diyen Ebubekir radıyallahu anha denildiği gibi, önder olan insanlara gerektiğinde, “kılıçlarımızla düzeltiriz” diyebilsinler.

Rabbimizin rahmet tecellilerinden biri de, insanlar içinden seçip terbiye ettiği rasul ve nebilerini insanlara, şahit, müjdeci, uyarıcı ve yollarını aydınlatıcı bir rehber olarak göndermesidir.

Bunların sonuncusu da âlemlere rahmet hazreti Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem efendimizdir.

Nitekim Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz:

“Beni Rabbim terbiye etti, ne güzel terbiye etti” buyurmaktadır. Rabbimiz de:

“Şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin”(Kalem 4) buyurarak Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizi bize ahlak numunesi olarak sunmaktadır.

Hazreti Aişe validemizin ifadesi ile hayatı Kur’an’dan ibaret olan, hayatı en ince detaylarına kadar en sağlam bir şekilde kayıt altına alınmış bulunan Rasulullah’ı tanımak, tanıtmak, anlamak, anlatmak, yaşamak ve yaşatmak zorundayız. Bu, inananlar için, dînî bir farizadır. Allah celle celaluhun kitabını hakkıyla anlamak da Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemi tanımaktan geçer. Çünkü Kur’an ayetlerinin çoğunu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin başından geçen hadiseler aydınlatıyor.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin hayatı İslam ahkâmının tümünü sergileyen yegâne canlı bir tablodur. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin hayatı, O’nun yolunda yürüyen samimi, genç ve yaşlı müslüman için de, iyi bir anne, iyi bir baba, iyi bir evlat, iyi bir kardeş olmak isteyen müslüman için de, Allah’a davet eden davetçi, devletini yöneten devlet başkanı için de, şaşmayan, en güzel ölçü ve örneklerle doludur.

Allah sevgisini kazanmanın yolu Rasulullah sallallahu aleyhi ve selleme olan muhabbet ve bağlılıktan geçer. Nitekim Rabbimiz:

“(Rasûlüm!) de ki, eğer Allah’ı seviyorsanız bana tâbi olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve merhametlidir.” (Âl-i İmran 31) buyurarak kendisine olan sevgideki samimiyetin, Rasulullah’a uyma derecesiyle ölçüleceğini haber vermektedir.

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem efendimize nasıl hitap edileceğini de, O’na nasıl bağlanıp gönülden sevileceğini de, bizzat Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin eğittiği ashabının hayatından öğrenebiliriz.

Onlar Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin etrafında, zorluk anında da kolaylık anında da pervaneler gibi döner ve her fırsatta da, “Anam, babam, malım ve canım sana feda olsun Ya Rasulullah!” derler ve hayatlarında da bunu ispat ederlerdi. Bunlardan birkaç misal hatırlayalım. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin azatlı kölesi Sevban radıyallahu anh, Efendimizi son derece severdi. Bu yüzden O’nu görmeden edemez, ayrılınca da sabredemezdi. Bir gün rengi değişmiş bir halde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin huzuruna geldi. Onu bu halde gören Efendimiz sordu:

- Rengini değiştiren nedir?

- Ya Rasulullah, bende ne bir ağrı ve sızı, ne de bir hastalık var. Ancak senden ayrı kaldığım zaman üzerime bir yalnızlık çöküyor, kavuşuncaya kadar bu halim devam ediyor! Sonra da ahiret âlemini düşünüyorum ve orada sizi göremeyeceğimden çok endişeleniyorum. Çünkü sen peygamberlerle beraber yüksek makamlara çıkarılacaksın, benim yerim ise aşağılarda olacak. Bir de cennete giremeyecek olursam, o takdirde sizi ebediyen göremeyeceğim.

Onun bu içten ve samimi duygusu üzerine şu ayet-i kerime nazil olur.

“Kim Allah’a ve Rasul’e itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!” (Nisa 69)

Ashabın son derece samimi ve içten kalbî sevgilerinin neticesi olarak, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimize olan muhabbeti kendi nefislerine olan sevginin çok üstünde tutmuşlardır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizi kendi nefislerine tercih etmişlerdir.

Urve radıyallahu anhtan yapılan rivayete göre, müşrikler Zeyd bin Desine radıyallahu anhı öldürmeyi kararlaştırdıkları zaman, onu Harem dışına çıkarmak için, Ten’im’e doğru sürükleyip götürüyorlardı. Bu sırada o gün için henüz müslüman olmayan Ebu Süfyan, Zeyd bin Desine’ye yaklaşarak:

-İnandığın Allah celle celaluh hakkı için ya Zeyd doğru söyle! Şu anda senin yerine Muhammed’in bulunmasını, senin kendi çoluk çocuğunun arasında olmanı, O’nun da boynunun vurulmasını ister miydin?

-Bırak O’nun öldürülmesini, benim yerimde bulunup onun ayağına bir diken batmasına bile tahammülüm yoktur.

Bunun üzerine Ebu Süfyan: “Dünyada ashabının Muhammedi sevdiği kadar insanların bir kimseyi sevdiğini görmedim ve bilmiyorum” der. (Beyhaki)

Görüldüğü gibi Zeyd bin Desine radıyallahu anh Peygamberimizin ayağına bir diken batmaktansa kendisinin öldürülmesine razıdır.

Bu sevgiyi tatmayan bilemez, anlayamaz. O rasul nasıl sevilmesin ki? Onu Allah celle celaluh sevmiş, O’na taşlar ağaçlar selam vermiş, kuru kütükler O’ndan ayrılığa dayanamayıp inlemiştir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz de:

“Ümmetim içinde beni en çok sevenlerin bir kısmı benden sonra gelenler arasından çıkacaktır. Onlar beni görebilmek için mallarını ve ailelerini feda etmeye can atarlar” (Müslim) buyurarak Rasulullah’a muhabbetin ashabla sınırlı kalmayıp kıyamete kadar devam edeceğini bize haber vermektedir.

Nitekim Peygamber âşıklarının asırlardır gök kubbeyi inleten sedaları da bu hakikati ortaya koymaktadır.

“Ruhum sana âşık, sana hayrandır Efendim.

Bir ben değil âlem sana kurbandır Efendim”

(Ali Ulvi Kurucu)

“Doğmazdı kalbe iman, inmezdi arza Kur’an,

Meçhul olurdu esma, Levlake ya Muhammed.

Matem tutardı gökler, gülmezdi hiç melekler

Mahzundu arş-ı âlâ, Levlake ya Muhammed”

(Ali Ulvi Kurucu)

“Canım kurban olsun senin yoluna

Adı güzel kendi güzel Muhammed”

(Yunus Emre)

O’nun âşıkları bırakın O’na hakareti, O’na karşı en ufak bir saygısızlığa bile tahammül edemezler.

Şair Nabi, Medine’ye gittikleri kafile içindeki önemli bir şahsın, gafletle ayağını Ravza-ı Mutahhara yönüne doğru ayağını uzatmasına karşı:

“Sakın terki edebden kûy-i mahbubu Hüda’dır bu!

Nazargah-ı ilâhîdir, makam-ı Mustafa’dır bu” diye başlayan meşhur naatını yazmıştır.

Şair Nabi sabah namazı vakti Ravza’ya yaklaştıklarında Mescid-i Nebevî’nin müezzinlerinin yolda yazdığı naatı okuduklarını duyar. Soruşturunca o gece Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin müezzinlerin rüyasına girerek bu naatı okumalarını istediğini öğrenir. Rasulullah’ın bu iltifatı, Nabi’yi çok duygulandırır. Yaşlı gözlerle Ravza’ya girer.

Eğer bugün bizler bu sevgiyi gönüllerden gönüllere, nesillerden nesillerle taşıyamazsak Rasulullah’a olan sevgi tezahüratı lafta kalır. O’na olan sevgi iddiaları da münafıkane bir iddiadan ileri gidemez.

Nesillerimize O’nun sevgisini, O’nun yolunu, O’nun davasını, O’nun mesajını en güzel bir şekilde ulaştırmalıyız.

Ne zaman Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz her hususta hakkıyla örnek alınırsa işte o zaman kul olmanın, müslüman olmanın, ümmet olmanın tadı alınacaktır.

Dün olduğu gibi bugün de O’na olan sevgiyi şom ağızlarına doladıkları yalanlarla söndürmeye kalkışanlar asla başarılı olamayacaktır. Çünkü O’na olan sevgi ve muhabbeti, Kur’an, imanın gereği olarak ilan etmiştir.

Rabbimiz Kur’an’ı kıyamete kadar koruyacağını vaat ettiğine göre, inkârcı ve münafıkların Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin sevgisini yok etme çabaları beyhudedir.

O, sevilecek, sayılacak, kıyamete kadar yolunda gidilecek tek insandır.
Dün O’na saldıranların yüce Rabbimizin,“Ebu Leheb’in elleri kurusun, kurudu da…” ifadesiyle elleri kuruduğu gibi.

Bugün de, yarın da O yüce rasule saldıranların elleri, dilleri, mürekkepleri kuruyacaktır. Mehmet Akif ne güzel der:

“Dünya neye sahipse O’nun sevgisidir hep

Medyun O’na cemiyeti, medyun O’na ferdi

Medyundur O masuma bütün bir beşeriyet

Ya Rab bizi mahşerde bu ikrar ile haşret.”

Nureddin Soyak

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]