* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Peygamber Varisleri  (Okunma sayısı 1728 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Peygamber Varisleri
« : Ocak 02, 2015, 04:10:21 ÖS »
PEYGAMBER VARİSLERİ

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz: "Âlimler nebilerin vârisleridir." buyurmaktadır. Nasıl ki evlatlar mal ve mülkte ana babalarının vârisleri ise âlimler de Rasul ve nebilerin ilimde (yani dinde) vârisleridir. Miras olan mal ve mülklerin sorumluluğu evlatlara ait olduğu gibi, miras olan ilim ve dinin sorumluluğu da Rasul ve nebilerin vârisi olan âlimlerin sorumluluğundadır.Onlar, dirayet ve samimiyetlerine göre ya o ilimleri ile dini ayakta tutar ya da ilmini dünyasına alet eder de dinini yıkarlar. İlmin kaynağı Rabbu’l-âlemin olan Allah Teâlâ’dır. Nitekim bu hakikati Rabbimiz Hud aleyhisselamın dilinden bize haber vermektedir. “İlim ancak Allah katındadır. Ben size bana gönderilen şeyi duyuruyorum…” (Ahkaf 23) “O, evveldir, ahirdir, zahirdir, batındır ve her şeyi bilendir.” (Hadid 3) Her şeyi bilen Rabbimiz kulları için gerekli olan ilmi de peygamberler vasıtasıyla kullarına ulaştırmıştır.
“Allah sana kitabı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğini öğretmiştir.” (Nisa 113) Bunun sebebini de şu ayet bize haber vermektedir: “Ey Rasul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır.” (Maide 67) Rabbimiz elçilerinden, din olarak kendilerine geleni, hiçbir şeyden çekinmeden, kullarına iletmelerini istemektedir. Rabbimiz kullarına hitaben: “Nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size kitabı, hikmeti ve bilmediklerinizi öğreten Rasul gönderdik.” (Bakara 151) buyurmaktadır. Rabbimiz bazı kulların elçilere tavrını ise şu şekilde haber vermektedir: “Bu kullara yazıklar olsun! Kendilerine ne zaman bir elçi gelse onu alaya alıyorlardı.” (Yasin 30) buyurmaktadır. Allah Teâlâ’nın elçileri aracılığıyla gönderdiği ilimden herkes kabiliyet ve istidadı, ihlâs ve samimiyeti, cehd ve gayreti ölçüsünde nasibini alır. Kimileri kendilerine yetecek kadar ilim alırken, kimileri de başka insanları da istifade ettirecek ölçüde ilimden nasibini alırlar. Bunlar âlimdirler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin hayatında bile O’nun eğitiminden geçen insanların ilimden nasipleri farklı farklıdır. Peygamberimizin vefatından sonra sahabenin âlimleri hem âlim olmayan sahabelere hem tabiine ilim öğretmişler ve ortaya çıkan meselelere çözüm yolu bulmuşlardır. Nitekim Rabbimiz: “Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde bir âlim vardır.” (Yusuf 76) “Allah sizden inananları ve kendine ilim verenleri derecelerle yükseltir.” (Mücadele 11) buyurmaktadır. Allah Teâlâ, kendisine ve peygamberlerine itaati emrettiği gibi onların vârislerine itaati de bizlere emretmektedir. “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygambere ve sizden olan ululemre de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah ve Rasulüne götürün.” (Nisa 89) Peygamber vârisi âlimlerin en bariz vasıflarından birini Rabbimiz bize şöyle haber vermektedir: “Allah’tan kulları içinde ancak âlimler korkar.” (Fatır 28) Allah’a isyandan korkar, Allah’ın ilmini hapsetmekten korkar, sapmaktan saptırmaktan korkar, bilmediğinin peşine körü körüne düşmekten korkar, riyadan korkar, insanlara söylediğini kendisinin yapmamasından korkar. Velhasıl, Allah Teâlâ’nın sınırlarını çiğnemekten korkar. Amelsiz ve ihlâssızlığın kendini kitap yüklü merkep yapmasından korkar. Sehl bin Abdullah rahmetullahi aleyh: “İnsanlar helak oldu, âlimler hariç. Âlimler helak oldu, ilmiyle amel edenler hariç. İlmiyle amel edenler helak oldu, muhlisler hariç.” demektedir. Hiçbir tazir ve kınama, hiçbir tahkir ve tehdit, hiçbir korku ve endişe, hiçbir hatır ve gönül, peygamber vârisi âlimleri hakkı ve hakikati söylemekten alıkoyamaz. Nitekim Rabbimiz: “Allah kendilerine kitap verilenlerden “onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz” diyerek söz almıştı…” buyurmaktadır. (Âl-i İmran 187) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz de: “Öğrendiği ilmi saklayan âlimi, Allah Teâlâ kıyamet günü, ateşten gem vurmakla cezalandırır.” (Ebu Davud) “Heves edilecek iki kimse vardır: Birincisi, Allah Teâlâ’nın kendisine verdiği ilimle amel edip başkasına da öğreten; ikincisi, Allah’ın verdiği serveti hayra sarf eden.” (Tirmizî) buyurmaktadır. İbn-i Mübarek’e sordular: — Kâmil insan kimdir? —Âlimdir, dedi. —Melikler kimlerdir? —Zahitlerdir, dedi. —Alçak seviyeli insanlar kimlerdir? —Din kisvesi altında dünya menfaati sağlayanlardır.” diye cevap verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz şöyle buyuruyor: “Ümmetimden iki sınıf düzelirse, bütün insanlar düzelmiş olur; bozuldukları vakit bütün insanlar da bozulur. Bunlar ulema ve ümeradır.” “İki haslet var ki bunlar münafıkta bulunmaz: Güzel siret ve ahlak ile din ilmi.” (Tirmizî) İmam Gazali de peygamber vârisi âlimler hakkında şöyle söylüyor: “Allah için olmayan ilim ve ameli, hakiki sarraf olan Hak Teâlâ’nın reddedeceği; büyük tehlikelerle, rehber ve yoldaşsız ahiret yoluna girmenin çok güç olacağı bilinmelidir. Hak yolunun kılavuzları peygamber vârisi olan hakiki âlimlerdir. Hâlbuki bu zamanda böyle âlimler hemen hemen kalmadı. Ancak taklitçileri kaldı. Onlara da şeytan nüfuz ederek çoklarını azdırdı ve her biri maddî menfaat sevdasına kapıldı. Bu sebepten maruf münker; münker maruf sanıldı. Hatta dinin alameti bile gölgede kaybolarak hidayet ışığı yeryüzünden kalktı.” Böylece ilmi, insanlara, yalnız kargaşalık çıkaran adi kimselerin arasını bulmakta kadıların başvurduğu fetva hükümlerinden veya kendini beğenenlerin hasımlarını ilzam ve onlara karşı üstünlüklerini ilan için büründükleri cedelden veyahut avam tabakasını aldatmak için vaizlerin muzahref (yaldızlı) seçili sözlerinden ibaret imiş gibi göstermeye çalıştılar. İmam Gazalî bin yıla yakın bir süre önce: “Bu zamanda Peygamber vârisi hakiki âlimler hemen hemen kalmadı” derse, önüne gelenin kendini âlim ilan ettiği günümüzde peygamber vârisi hakiki âlimleri bulmak gerçekten çok güç olsa gerek. Kalbini tezkiye edememiş, amelden, ihlâstan, ahlak ve tevazudan nasibi olmayan, yapmacık tavırlarla insanlara tepeden bakan bilgi sahiplerine âlim demek doğru olmaz. Onlar ancak “kitap yüklü merkepler”dir Nitekim Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz: “Kul, bildiği ile amel etmedikçe âlim olamaz.” (İbn Hibban) “İlmi çoğaldığı halde ahlakı düzelmeyen, Allah’a uzaklıktan başka bir şey elde edemez.” (Deylemî) “Kıyamet gününde en ağır azabı görecek olan, Allah Teâlâ’nın ilminden kendisi faydalandırmadığı âlimlerdir.” buyurmaktadır. (Taberani) Hazreti Ömer radıyallahu anh: “Bu ümmet hakkında en çok korktuğum, ilim sahibi olan münafıktır.” buyurdu. “Bilgili münafık nasıl olur?” sorusuna: “Lisanıyla âlim, kalp ve ameliyle cahil olmakta” diye cevap vermiştir. Fudayl ben üç kişiye acırım diyor: 1-Bir kavmin ulusu iken küçük düşene 2-Zengin iken fakir olana 3-Dünyanın elinde oyuncak olan âlime. Hasan Basrî: “Ulemanın cezası kalplerinin ölmesidir. Kalplerinin ölmesi ise ahiret ameliyle dünyalık istemeleridir.” demektedir. Şair de ne güzel der: “Ey yemeğin tuzu demek olan memleket âlimleri! Her şeyi bozulmaktan tuz korur, tuz bozulduğu zaman onu hangi şey düzeltebilir?” “Hidayeti verip sapıklığı alana şaşarım bundan daha şaşılacak dinini verip dünyayı alandır. Bunlardan daha şaşılacak şey, başkasının dünyalığı için kendi dinini satandır.” Şakik, Hatem’e sordu: -Kaç senedir benim yanımdasın? -Otuz üç senedir. -Bu müddet zarfında benden ne öğrendin. - Sekiz mesele öğrendim. -İnna lillahi ve inna ileyhi raciun! Ömrüm seninle geçtiği halde benden ancak sekiz mesele mi öğrenebildin? -Evet hocam, ben yalan konuşmayı sevmem, ancak sekiz şey öğrenebildim. -Bu öğrendiğin sekiz şey nedir? Söyle dinleyelim: Hatem şöyle saydı: 1- Baktım ki herkesin ayrı ayrı dostu var. Fakat bütün dostlar, mezar başından geri döndüğü için ben, hiçbirine güvenmedim. Ancak mezarımda da bana arkadaş olacak iyi amelleri kendime dost seçtim. 2- “Rabbinin makamından korkup, nefsini kötü arzulardan uzaklaştıranın varacağı yer cennettir.” (Naziat 40, 41) ayet-i kerimesini düşündüm, nefsimin behimî arzularını yenmeye çalıştım ve bu suretle Allah Teâlâ’ya itaate devam ettim. 3- Baktım ki, herkes elindeki kıymetli sermayesini koruyor, kasalarda saklıyor. Ben, Allah Teâlâ’nın: “Sizin yanınızdaki (dünya malı) tükenir. Allahın katındaki ise bakidir.” (Nahl 96) ayet-i celilesini düşündüm. Kaybolmaması için Allah’a emanet ettim. Onun rızası uğrunda harcadım. 4-Baktım ki insanların her biri mal, haseb neseb şeref peşindedir. Anladım ki bunlar bir şey değil. Allah Teâlâ’nın “Allah yanında en değerli olanın, ondan en çok korkanındır.” (Hucurat 13) ayet-i celilesine baktım da, Allah katında kerim olmak için malı mansıbı değil takvayı seçtim. 5-Baktım ki insanlar mütemadiyen bir birine saldırıyor, yekdiğerini telin edip duruyor. Sebebini, haset denilen çekememezlikte buldum; sonra, “Dünya hayatında onların geçimlerini aralarında biz paylaştırdık” (Zuhruf 32) ayet-i celilesini düşündüm. Ben de Allah’ın taksimine razı oldum, haset hastalığını attım ve kimseye düşmanlık etmedim. 6- İnsanların birbirini düşman olup birbirini öldürdüklerini gördüm. Allah Teâlâ’nın “Şeytan, sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman sayın.” (Fatır 6) ayet-i celilesine uyarak yalnız şeytanı düşman bilip ondan başka kimseye düşmanlıkta bulunmadım. 7- Bir takım insanlar bir lokma ekmek için helal haram demeden her türlü zillete katlanıyorlar. Allah Teâlâ’nın: “Yeryüzünde her canlının rızkı, yalnız Allah’ın üzerindedir.” (Hud 6) ayet-i kerimesini düşündüm. Benim de bu canlı varlıklardan biri olmam hasebiyle rızkıma Allah Teâlâ’nın kefil olduğunu anladım; isteklerime bakmadan Allah Teâlâ’nın bende olan hakkı ile meşgul oldum. 8- Baktım ki insanlardan bir kısmı servetine, ticaretine; bir kısmı sıhhatine olmak üzere, kendileri gibi bir yaratığa tevekkül ve ona bel bağlamaktadır. Allah Teâlâ’nın: “Kim Allah’a tevekkül ederse O, ona yeter.” (Talak 3) ayet-i celilesini düşündüm, ben de ancak Hz. Allah’a tevekkül ettim ve O’na bağlandım. O da bana yeter. İşte senden öğrendiklerim bunlardır, dedi. Bunun üzerine Şakik: - Hatem Allah seni muvaffak etsin! Şu sekiz esasa riayet eden dört kitabın hükmüyle amel etmiş olur, dedi.


Nureddin Soyak

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]