FETİH ALLAH'TANDIR
İster gönül fethi, ister arzın fethi olsun hepsi Rabbimizdendir. Gönüller de O’nun arz da O’nun. İnsana düşen iyi niyet ve onu doğrulayan salih ameldir. Galibiyet de Allah’tandır, mağlubiyet de Allah’tandır. Kul, niyet ve amelinin ecrini alır.
Rabbimiz buyurdu ki: “Biz sana apaçık bir fetih verdik.” (Fetih, 1)
Rabbimizin hoşnutluğu ümmetin birlik ve beraberliğindedir. Rabbimiz kullarının gönlüne göre verir. Gönüller rıza-i bari için çarpar, rıza-i bari için heyecanlanıp rızayı bari için sever, rızayı bari için buğzederse Rabbül âlemin de o gönülleri huzur ve güvenle doldurur da nice fetihler ve nice ganimetler bahşeder.
“Şüphesiz Allah, ağaç altında sana biat ederlerken inananlardan hoşnut olmuştur. Gönüllerde olanı bilmiş, onlara huzur, güven duygusu vermiş ve onlara yakın bir fetih ve elde edecekleri birçok ganimetler nasip etmiştir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Fetih, 18-19)
Fetihler öyle kolay kazanılmıyor. Hastalıklı kalpler Allah davasının fatihlerinin yoluna duruyorlar da nice fitne ve fesatlarla onların yollarını kesmeye çalışıyorlar. Neticesi pişmanlık olmasına rağmen nasıl da koşuşturuyorlar.
“Kalplerinde hastalık (nifak) bulunanların, ‘Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz’ diyerek onların arasında koşup durduklarını görürsün. Ama Allah, yakın bir fetih veya katından bir emir getirir ve onlar içlerinde gizledikleri şeye (nifaka) pişman olurlar.” (Maide, 52)
Mü’minin her şeyi Allah içindir. Allah için hareket eden mü’minin yardımcısı da elbette Rabbidir. Fitneciler ve inkârcılar ne kadar kalabalık olursa olsun, Rabbimiz mü’minler aleyhine kâfirlere yol vermez.
“(Ey inkârcılar!) Eğer fetih istiyorsanız işte size fetih geldi. Eğer (peygambere karşı gelmekten) vazgeçerseniz, bu sizin için daha hayırlı olur. Eğer dönerseniz biz de döneriz. Çok olsa bile topluluğunuz size hiç fayda vermez. Çünkü Allah mü’minlerle beraberdir.” (Enfal, 19)
Allah’a güvenip dayanan mü’minlere Rableri er veya geç fethi nasip edecektir.
“And olsun, Allah, peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse, siz güven içinde başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan mescidi harama gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bildi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi.” (Fetih, 27)
Fethe talip olan mü’minlerin ilk yapacağı şey infaktır. Rabbimiz kullarına verdiklerinden infak etmelerini istemektedir. Her şey O’nundur. O’nun mülkünden sana emanet edilenlerden O’na vereceksin, bu ister mal olsun ister can olsun, değişmez. Kaldı ki dünya hayatında asla külfetsiz nimet olmaz. Kâfirler daha fazla dünya nimetine ulaşabilmek için canlarını ve mallarını feda ederken, mü’minlerin dünyada Allah rızası için davasının ikamesi, ahirette de vaat edilen cennet nimetlerine kavuşabilmek için feda edemeyeceği hiçbir şeyi olmamalıdır.
“Size ne oluyor da Allah yolunda harcama yapmıyorsunuz? Hâlbuki göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. İçinizden, fetihten önce harcayanlar ve savaşanlar bir değildir. Onların derecesi, sonradan harcayan ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah, hepsine de en güzel olanı (cenneti) vaat etmiştir. Allah, bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Hadid, 10)
Gönüllerin fethi kimi zaman arazilerin fethinden önce olmuş kimi zaman da arazilerin fethinden sonra olmuştur. Önemli olan gönüllerin fethidir. Gönüller fetholduktan sonra zaten mesele hallolmuş demektir. Fetihler niçin yapılır? İster gönül fethi, ister arzın fethi olun Allah için yapılır. Allah için fethedilmeyen gönülden ve arzdan hayır gelmez. Fetih nasip olan mü’minlerin Rabbini hamd ederek tesbihte bulunmaları inananlar üzerine bir vazifedir. Fatihlerin, fethin Rableri tarafından gerçekleştiğine iman etmeleri gerekir. Ne gönüllerin ne de arzın fethini nefsinden bilmek mü’minlere yakışmaz. Rabbimizin fetih nasip ettiği mü’minler, Rablerinden af ve mağfiret dilemeliler ki, fethi nefislerinden bilmesinler.
“Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde ve insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tesbihte bulun ve ondan bağışlama dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.” (Nasr, 1-3)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz “Yâ Ali senin vasıtanla bir kişinin hidayete ermesi senin için dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.” buyurmuştur. Hal böyle olunca bir kalbin hidayetine vesile olmak dünyanın fethedilmesinin bile önüne geçmektedir.
Mü’minlerin acilen fatihler yetiştirmeye ihtiyacı vardır. Allah adına Allah’ın kullarının kalbini fethedecek fatihlere… Kalplere gönüllere tevhid bayrağını dikecek fatihler… İslam tarihi bu samimi fatihlerin hayat hikâyeleri ile doludur. Kalplere gönüllere tevhid bayrağı dikildikten sonra, kalelerin burçlarına, dağlara, taşlara, ağaçlara, ihtiyar gezegenin her yerine tevhid bayrağını dikmek an meselesidir.
İnsanlığın hidayetine vesile olmak dünyalara bedeldir. Mü’minler bu ilahi ve nebevi fetih anlayışını hâkim kılma mücadelesi vermelidir. Kalplere gönüllere sadece mezhep, meşrep, kavmiyet ve asabiyet sancağını dikme gayret ve çabası içerisinde olanlar tevhid davasını idrak edememiş gafillerdir.
“Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve ‘Kuşkusuz ben Müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kim vardır?” (Fussilet, 33)
Fatihlerin yegâne hedefi budur, bu olmalıdır: Âlemlerin Rabbi olan Allah’a çağırmak. Müslümanların, insanları nerelere çağırdıklarına, birbirlerini hangi isimlerle çağırdıklarına bir bakarsak, mü’minlerin uzun zamandır büyük fetihlerden mahrum oluşlarının sebeplerini anlayabiliriz.
Müslümanlar uzun bir süredir insanlığı Allah’a çağırmak yerine mezhebe, meşrebe, kavmiyet ve asabiyete çağırma gayretine düştükleri için kısır çekişmelerle enerjilerini tüketmektedirler.
“Allah’a ve Resulüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal, 46)
Nurettin Soyak.