* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: KURTULUŞA ERENLER  (Okunma sayısı 722 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
KURTULUŞA ERENLER
« : Ağustos 10, 2017, 01:46:16 ÖS »
KURTULUŞA ERENLER

Kurtuluş kulağa ne kadar da hoş geliyor değil mi? Düşman saldırılarından ve düşman işgalinden kurtulmak, zulümden kurtulmak, haksızlıklardan kurtulmak, işkencelerden kurtulmak, maddi ve manevi hastalıklardan kurtulmak, darbecilerden kurtulmak… Sen ihlâs ve samimiyetle Allah’a kul olursan her türlü darbeciye darbeyi Allah vurur. Kısacası her türlü bela ve musibetlerden kurtulmak ne kadar güzeldir. Ya cehennemden kurtulup cennete kavuşmak? İşte gerçek kurtuluş budur.

Rabbimiz: “Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir.” (Âl-i İmran, 185) buyurmaktadır. Dünyada bela ve musibetlerden çok çeşitli yollarla kurtulmak mümkündür. Nihayet kaçınılmaz gerçek olan ölümle tüm dünyevi sıkıntılardan kurtulursunuz. Fakat ahirette kurtuluşun tek yolu vardır, o da cennete girebilmektir. Cehennemden kurtulup cennete kavuşmanın yollarını ise Rabbimiz bize bir bir haber vermiştir.

Rabbimizin gösterdiği doğru yol üzere olmalı. “İşte onlar Rablerinden bir doğru yol üzerindeler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır.” (Bakara, 5)

Kurtuluşa ermenin yolu öncelikle Rabbimizin gösterdiği yola koyulmaktır. Eğip bükmeden ona samimi olarak tabi olmalıdır. Bu yolun tarifi ise ilahi ve nebevi öğreti de mevcuttur.

Allah’a karşı gelmekten sakınmalı. “Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.” (Bakara, 189)

Her hususta Rabbe itaat etmeden kulluğun gerçekleşmesi mümkün olmaz. O yolda daim ve kaim olabilmek ise Rabbimize karşı gelmekten sakınmaktır.

Allah taraftarı olmalı. “Allah tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Mücadele, 22)

Mü’min her hal ve hareketi ile hangi taraftan olduğunu belli etmelidir.

Allah’ı çok zikretmeli. “Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz.” (Cuma, 10)

Mü’min kâliyle de haliyle de Rabbini zikretmelidir. Kâliyle Allah derken haliyle Allah’tan uzak olmamalıdır. Her halde Rabbiyle beraber olabilenler zikrin şuuruna erenlerdir.

Allah’a çağırmalı. “Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Âl-i İmran, 104)

Kurtuluşa ermek, sadece kendini düşünmekle mümkün olmaz. İnsanları da hayra çağırıp şerlerden sakındırmalıdır. Bakıldığında Allah’ı hatırlatabilen kulların, kulları Allah’a çağırmasına çok ihtiyaç vardır. Çağrı hem hal hem de kâl ile olur. Bu mü’minler üzerine bir sorumluluktur. Allah’a çağırdığını zannederek Allah’tan uzaklaştıranlardan olmamalıdır.

Sabırlı olmalı. “Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. Hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.” (Âl-i İmran, 200)

Rabbimiz sabredenlerle beraberdir.

Şükürlü olmalı. “Allah’ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz.” (Araf, 69)

Kullara teşekkür ettiği kadar Allah’a şükredemeyenler şükürsüzdürler. Şükürde kurtuluşun önemli yollarından biridir.

Allah ve Resulün hükmüne ram olmalı. “Aralarında hüküm vermek için Allah’a ve Resulüne davet edildiklerinde, mü’minlerin söyleyeceği söz ancak ‘İşittik ve iman ettik’ demeleridir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Nur, 51)

Mü’min hayatının her safhasını ilahi ahkâma göre düzenlemek zorundadır. Bunu başaranlar ancak kurtuluşa erebilirler.

Haramlardan sakınmalı. “Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.” (Maide, 90)

Helal haram kaygısı taşımayanların kurtuluşa ermesi mümkün değildir.

Her şeyiyle cihad etmeli. “Peygamber ve beraberindeki mü’minler, mallarıyla canlarıyla cihad ettiler. Bütün hayırlar işte bunlarındır. İşte bunlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Tevbe, 88)

Cihadsız kurtulmak mümkün olsaydı, Allah’ın en sevgilileri olan, en merhametli peygamberler cihad etmezlerdi. Ne zaman, kiminle, nasıl cihad edeceğini de bilmelidir.

Hayırda yarışmalı. “Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.” (Hac, 77)

Mizan da salih amellerin ağır gelebilmesi için mü’minlerin sürekli hayır üzere olmaları gerekir. “Artık kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Mü’minun, 102)

Hata ve kusurlara tevbe etmeli. “Ey mü’minler, hep birlikte tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!” (Nur, 31)

Hatasız kul olmaz, hata ve kusurlara sürekli tevbe etmeli.

Arınmalı. “Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer.” (Ala, 14-15)

Gerçek arınma ise ihlâs ve samimiyetle yapılan kullukla mümkündür.

Nureddin Soyak.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: HAKKINI VERMEK
« Yanıtla #1 : Ağustos 10, 2017, 02:00:48 ÖS »
HAKKINI VERMEK

Gençlik yılları insanların en saf ve temiz, fıtratın en hâkim olduğu yıllardır. Gençler ana babasına ve çevresine bakarak ya fıtratını korur ya da fıtrattan uzaklaşırlar. Haklar insanca yaşamanın temel kurallarıdır. Haklar da ilahi ve nebevi kurallarla belirlenir. İlahi ve nebevi kurallar dışında belirlenen hiçbir hak taksimi asla adaleti gerçekleştiremez.

Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

“Allah ve Resulü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.” (Ahzab, 36)

Mü’min genç hukukullahı ve hukukül ibadı çok iyi bilmeli ki haksızlık ederek zalim olmasın. Hak ve sorumluluklarını bilen mü’min genç ne zulmeder ne de zulmedilmesine müsaade eder. Haksızlıklar karşısında susmanın bile zulüm olduğunu bilir. Mü’min genç Allah ve Resulünün hüküm koyduğu hususta -kendi işleri bile olsa- asla tercih hakkının olmadığını bilir ve “Bu benim özel hayatım, istediğim gibi hareket ederim, kimse bana karışamaz!” gibi azdırıcı laflara asla iltifat etmez. Allah ve Resulünün hükmüne boyun eğer.

“İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” (Şuara, 183)

Mü’min genç en yakınlarından başlayarak tüm insanların haklarına çok hassas bir şekilde riayet eder. Ana baba hakkına, evli ise eş ve çocuklarının hakkına riayet eder. En küçüğünden en büyüğüne kadar haklara riayet etmeyiş yeryüzünün düzenini bozar. Aile hukukuna riayet edilmeyince ailede huzur olmaz. İnsanların hukukuna riayet edilmeyince toplumda huzur olmaz.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz iyilik yapılması gereken ilk kişinin ana olduğunu ifade ederken, baba hakkı konusunda da şöyle buyurmaktadır:

“Hiçbir evlat, babasının hakkını, bir istisna durumu dışında ödeyemez. O durum da şudur: Babasını köle olarak bulur, satın alır ve azad eder.” (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi)

Evli olanların da eş ve çocuklarının hukukuna azami dikkat etmeleri gerekmektedir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz Selman’la Ebud Derda radiyallahu anh’ı kardeş yapmıştı. Selman bir defasında Ebud Derda’yı ziyaret etti. Evde, Ebud Derda’nın hanımını düşük bir kıyafet içinde buldu. “Bu halin ne?” diye sordu. Kadın: Kardeşiniz Ebud Derda’nın dünya ile alakası kalmadı.” diye açıkladı. Ebud Derda geldi ve Selman’a yemek getirerek: “Buyur, ye!” dedi ve ilave etti: “Ben orucum!” Selman:

“Hayır, sen yemezsen ben de yemem.” dedi. Beraber yediler. Akşam olunca Ebud Derda, Selman’dan gece namazı için müsaade istediyse de Selman: “Uyu.” dedi. Beraber uyudular. Bir müddet sonra Ebud Derda namaza kalkmak istedi. Selman tekrar “Uyu.” dedi. Uyudular. Gecenin sonuna doğru Selman “Şimdi kalk!” dedi. Kalkıp beraber namaz kıldılar. Sonra Selman şu nasihatte bulundu:

“Senin üzerinde Rabbinin hakkı var, nefsinin hakkı var, ehlinin hakkı var, her hak sahibinin hakkı var.” Ertesi gün Ebud Derda, durumu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimize anlattı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz: “Selman doğru söylemiş.” buyurdu. (Buhari-Tirmizi)

Müslüman genç, Rabbinin de hakkını verecek, O’na kulluğunu en güzel şekilde ifa edecek, nefsinin de hakkını verecek, yiyecek içecek, arzu ve isteklerini meşru yollardan tatmin edecek. Evli ise eş ve çocuklarının hakkını verecek. Eş ve çocuklarının haklarına riayet edemeyeceği bilinen kişilerin evlenmesi veya evlendirilmeleri zulümdür. Her gün toplumda yaşanan aile facialarının temelinde bu haksızlık ve hukuksuzluk yatmaktadır. Hakların verilmediği ortamlarda sapmalar başlar.

Müslüman, gençliğinin hakkını verecek, yaşlılığının hakkını verecek, erkekliğinin hakkını verecek, kadınlığının hakkını verecek. Yeni ruhbanlıklar icat etmeye gerek yok. Rabbimiz kullarını maddi ve manevi ihtiyaçları olan bir varlık olarak yaratmıştır. Bu ihtiyaçları yok sayarak veya baskı altına alarak daha iyi bir kul olunamaz. Bütün bunlar ilahi ve nebevi ahkâmla açık bir şekilde beyan buyrulmuştur. Yeter ki öğrenip uygulayalım.

“İcat ettikleri ruhbanlığa gelince; biz onu onlara farz kılmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için onu kendileri icat etmişlerdi. Fakat ona da gereği gibi uymadılar.” (Hadid, 27)

Rabbimizin buyurduğu üzere ruhbanlığı icat edenlerin sapkınlıkları herkesin malumudur. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz ümmeti hakkında korktuğu, hırsla temel ihtiyaçlarda haddi aşarak fitnelere düşmektir. Temel ihtiyaçların meşru ölçülerde tatminine asla engel olmaz. Hatta bu ihtiyaçların giderilmesini ibadet addeder.

“Sizin hakkınızda en ziyade korktuğum şey, zenginlik hırsı ile karınlarınızın ve ferçlerinizin şehvetleri, bir de fitnelerin şaşırtmalarıdır.” (A. Hanbel)

Mü’min temas halinde olduğu bütün hak sahiplerinin de hakkını verir. “Öyle ise akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver. Bu Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak isteyenler için daha hayırlıdır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Rum, 38)

Rabbinin sana verdiklerinden de hak sahiplerine haklarını ver. “O, çardaklı çardaksız bahçeleri, ürünleri, zeytin ve narı birbirine benzer ve birbirinden farklı biçimde yaratandır. Bunlar meyve verince meyvelerinden yiyin. Hasat günü de hakkını verin, fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.” (En’am,141)

Mü’min genç sadece insanların değil bütün canlıların hakkını da gözetir. “Allah’ın devesini ve onun su içme hakkını koruyun.” (Şems, 13)

Kendisinin veya hakkı gasp edilenin hakkını almak için mücadele ederse ona ceza bile yoktur. “Zulme uğradıktan sonra, kendini savunup hakkını alan kimseye bir yol/şey yoktur.” (Şura, 41)

İlahi ve nebevi öğretilere uyan, tam bir teslimiyetle ona tabi olanın da haklar konusunda hiçbir korkusu olmaz. “Kim Rabbine inanırsa, artık ne hakkının eksik verilmesinden ne de haksızlığa uğramaktan korkar.” (Cin, 13)

Nureddin Soyak.

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]