Zikirle Tedavi Olmak
İnsanda hastalıklar çeşitlidir. Her hastalığın tedavisi faklılık arzetmektedir. Fiziksel hastalıkların tedavisi tıp doktorlarının işi ve mesleğidir. Hastalanan biri iyileşmek için hemen doktora koşmakta ve de iyi doktoru bulmaya çalışmaktadır. Ancak ruhu hastalanan ve manen çöken bazı insanlari her nedense tedavi olmak için herhangi bir kapıyı çalmamakta ve gayrette de bulunmamaktadır. Hatta hasta olduğunu bile fark etmez.
İnanan bir insan hastalığının farkında olan ve iyileşmek için çare arayan kişidir. İnsan bedeninin maddi gıdalara ihtiyacı vardır. Bu gıdalar ne kadar düzenli ve kaliteli olursa, beden de o kadar sağlıklı olur. Ruhun gıdası ise manevi hasletlerdir. Bunlardan en önemlilerinden biri de zikirdir.
Zikir, mülk sahibi, yediren-içiren, karşılıksız veren, bağışlayan, affeden, izzet ve kudret sahibi, acıyan, adil, son derece lütufkâr ve kulluk yapılmaya layık Yüce Allah’ı unutmamak, hatırdan çıkarmamaktır.
Allah (cc), tek ve yegane olup ortağı olmayan, desteğe muhtaç olmadan zengin, bütün varlık aleminin kendine muhtaç olduğu halde kendinin hiçbir varlığa muhtaç olmayıp eş ve çocuğu olmayan, yüceliğinde benzeri bulunmayan, zail olmayan mülke sahip olan ve tüm yüce sıfatlara haiz yüceler yücesi zikredilmeyecek ve unutulacakta kim hatırlanacak? Unutulmamak, zikredilmek yalnızca Onun hakkı değimlidir?
Zikir ruhu aydınlatan ve olgunlaştıran bir ibadettir. Kur’an ı Hakimde: “Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah’ın zikriyle sükunete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d, 13/28). İşte ruhları tedavi edenin zikir olduğu bu ayette ortaya konmaktadır. Kur’an da zikirle alakalı birçok ayet bulunmaktadır.
İbn Abbas (r.a.)Şöyle demiştir: Allah (cc) emrettiği her farz hükmün belli bir sınırını koymuştur. Zikirde ise böyle bir sınır konmamıştır. “Ey inananlar! Allah’ı çokça zikredin.” (Ahzab, 33/41) ayeti ile, “Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah’ı zikrederler.” ( Al-i İmran, 3/191) Bunun isbpatıdır. Hasanı Basri Şöyle demiştir: “Vallahi dünya Allah’ı zikirle, ahiret ise cennet ve ruyetullahla güzel olur.”
Sehl b. Abdullah ise: “Allah(cc)ı unutmaktan daha büyük bir musibet yoktur.” Demiştir.
Yahya b. Muaz da: “Allah, Dünyayı ehli gafletle, cehennemi ehli kasvetle, cenneti de ehli zikirle imar eder.” demiştir.
Muaz b. Cebel (r.a) zikirle alakalı şöyle buyurmuştur: “Cennet ehli cennette hiçbir şeye üzülmeyecekler. Yalnız bir an Allah Tealayı zikirden gafil oldukları ana üzüleceklerdir.” (Suyuti, ed-Durrul mensur)
Yunus (a.s.) Rabbisinden müsaade almadan vazifeli olduğu bölgeyi terk edince, İlahi emirle bir balık tarafından yutuldu. Bu bir cezalandırmaydı. Bu cezanın kaldırılmasını Kur’an şöyle anlatır: “Yunus kendini kınayıp dururken onu bir balık yuttu. Eğer Allah’ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.” (Saffat, 37/142,143,144)
Zikrin insana sağladığı pek çok fayda vardır. Bu faydalardan kısaca bahsetmeye çalışalım:
1- Zikir, Azim olan Allah ile kul arasında açılmış bir kapıdır. Bu kapı kulun gafletiyle kapatılmadıkça hep açık kalır. Hasan’i Basri şöyle demiştir: “Namaz, zikir ve Kur’an dan zevk almaya çalışın. Eğer zevk alırsanız ne ala. Şayet alamazsanız kapının kapalı olduğunu bilin.” Yüce Rabbimiz Zikri hakiminde de: “Öyle ise siz beni (ibadetle) anın ki ben de sizi anayım…” (Bakara, 2/152).
2- Zikir ölü kalpleri diriltir. Bir hadiste Efendimiz (s.a.v) Şöyle buyurmuştur: “Rabbisini zikredenle zikretmeyenin durumu, ölü ile dirinin durumu gibidir.” (Buhari, Müslim).
3- Zikir kalbin pasını siler. Her şeyi paslatan bir şey vardır. Kalbi paslandıran ise gaflet ve heva’dır. Kalbi cilalayan da zikir, tevbe ve istiğfardır. Bir hadiste Efendimiz (s.a.v.): Demirin paslandığı gibi kalplerde paslanır. Paslanan kalplerin cilası nedir? Ya Resulallah sorusuna; Kur’an okumak ve ölümü tefekkürdür.” Diye buyurdular.
4- Zikir, Hataları siler ve günahların bağışlanmasına sebep olur. Bir ayette: “…Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir.” (Hud, 11/114) buyurulmuştur. Bir hadiste de: “Kim bir gün ve bir gecede yüz kere <Subhanallahi ve Bihamdihi> derse, denizler köpüğü kadarda olsa günahları bağışlanır.” (Buhari, Müslim).
5- Zikir, Rahmet ve sekinetin inmesine sebep olur. Bir hadiste: “Herhangi bir topluluk Allah’ın evlerinden bir evde Kur’an okumak ve Kur’an’dan ders yapmak için toplanmamış olsunlar ki, böyle bir toplantıdan dolayı üzerlerine bir sekinet inmemiş olsun, onları rahmet kuşatır, melekler onları çevreler ve Allah onlardan katında olanlara bahseder.” (Müslim, Tirmizi)
6- Zikir, dili gıybet, nemime, yalan, fuhuş ve batıl söz söylemekten alıkor. Bir insan dilini zikre alıştırırsa boş söz ve işlerden kendini korur. Dilin Allahı zikrederek kuruması, kötü işlerde ıslanmasına mani olur.
7- Her bir Zikir, Cennete dikilen bir ağaçtır. Efendimiz (s.a.v.) bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Kim <Subhanellahi ve Bihamdihi> derse, onun için Cenntte bir ağaç dikilir. (Tirmizi).
8- Zikire verilecek mükafat pek çok amele verilmemektedir. Bir hadiste: “Kim bir günde <lailahe İllahu vehdehu Laşerikeleh Lehu’l-Mülku ve Lehu’l-Hamdu vehuve Ala Külli Şeyin Kadir> yüz kere söylerse, on köle azad etmiş kadar mükafat alır. Kendine yüz hasene yazılır, yüz günahı silinir. O günün akşamına kadar şeytandan korunmuş olur. Bu zikri fazla yapandan başkası ondan daha iyi amel etmiş olamaz.” (Buhari, Müslim).
9- Zikre devam etmek, kulun şekavetine sebep olan nisyandan (unutmak) kurtuluşuna sebep olur. Kulun Rabbisini unutması ise, kendini ve maslahatlarını unutmasına sebep olur. Bir ayette Rabbimiz şöyle buyurmuştur: “Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ında onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir.” (Haşr, 59/19)
10- Zikir, Kararmış kalplere şifa kaynağıdır. Bir adam Hasana, kalbinin kasvetinden şikayette bulundu. Hasan ona, kasveti zikirle erit dedi. Mekhul de şöyle demiştir; Allah’ı zikretmek şifadır. İnsanlardan bahsetmek ise hastalıktır.
11- Allah (cc) ve Meleklerin salatı zakir üzerinedir. Allah ve Melekleri kimin üzerine salat ederse o kişi kesin olarak kurtulanlardandır. Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: Ey inanalar! Allah’ı çokça zikredin. Ve O’nu sabah akşam tesbih edin. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O’dur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, müminlere karşı çok merhametlidir.” (Ahzab, 33/41,42,43)
12- Allah (cc), zikir ehli ile Meleklerine övünür. Efendimiz (s.a.v.) Mescid’de halka kurarak zikir yapan topluluğa şöyle demiştir: “…Cebrail (a.s.) bana gelerek, Yüce Allah’ın sizlerle Meleklere övündüğünü haber verdi.” (Müslim)
13- Çokça zikretmek insanı nifaktan uzak kılar. Münafıklar Allah’ı az zikredenlerdendir. “(Munafıklar) Allah’ı da pek az zikrederler.” (Nisa, 4/142). Ayeti bunua delalet etmektedir. Kab şöyle demiştir: “Kim Allah’ı çok zikrederse nifaktan uzak olur.” Bundan dolayı da Allah(cc) Münafık suresinde, Münafıklar bahsini şu ayetle sonlandırıyor: “Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.” (Münafikun, 63/9)
Zikrin buraya alamadığımız pek çok faydası vardır. Yüce Rabbimiz bizlere kendini unutturmasın
Amin.